dosya oyuncuların üreteni, taahhüt yapanı, taşeronu olsun veya bunlara hizmet veren diğer sektörler olsun, veya tanıtım alanında hizmet veren fuarcısı, yayıncısı, sanal medyası ve diğer oyuncuları olsun, ona inanması gerekiyor. Onların vizyonlarında benzerlik olması gerekiyor, Sizin, X bir fuar şirketine bakarak o fuarın uluslararası olmasını beklemeniz zaten yanlışlık olur. Fuara gelen ziyaretçilerin matematikse1olarak %50'sini katılımcı getirir, %50'sini fuarcı getirir. "puzzle" böyle oluşuyor, o zaman puzzle'ın büyümesi her iki tarafa bağlı.Yüzde 50 - 50 dediğiniz zaman çok ciddi bir rakam, sonuçta bir "takım çalışması" var, yani fuarda siz firmayla sözleşmeyi yaptığınız andan itibaren müşteri ilişkisinin bitmesi gerekiyor. Ondan sonra artık siz o projedeki birlikte hareket eden bir "takımsınız". Olaya böyle baktığınızda faaliyetinizide iyi yaparsınız. Uluslararası olması için uluslararası ziyaretçinin de yarısını katılımcı getirecek o zaman. Birlikte hareket ettiğiniz zaman ben göndereceğim; A firması buradan gönderecek; o, temsilcisini çağıracak; o, Azerbaycan'dakini çağıracak; birden fazla bilgi bombardımanı gittiği zaman, ilgilikişi zaten bir yere gidip-gitmemekararını verir. Tek başına veremez ki, aynı reklamlardaki gibi, yani niye o zaman medya dağılımı yapıyorlar. Demek ki medyada da çok yönlülük var. Aynı şekilde fuarda da çok yönlü bilginin gitmesi gerekiyor hedef kitleye. Onun için de sektördeki temel oyuncuların birbirleriyle konuşabilen, birlikte hareket edebilen kişiler olması gerekiyor. Bunları yaptığınız zaman, ve Türkiye'deki sektörler de buna müsaitse o zaman uluslararası fuarları yapabilecek noktaya gelirsiniz.Meselabizimiki yıldır Münih Messe'yle ortaklığımız var. Münih Messe,bizimvizyonumuza inandığı için bizimlepartner oldu. Bizim gibi bir kuruluştan ne bekliyor, böl40 YALITIM• NiSAN 2003 gede temel oyuncu olduğumuzu biliyor... O, bizden kısa vadede ne bekliyor, biz ondan kısa vadede ne bekliyoruz? Hiç... Minimum üç, beş yıldan önce hiç kimse bir sonuç beklemiyor. O benden beklemiyor da bir katılımcı benden bir yılda bir şey bekleyecek.Öyle bir kural yok, olamaz ki öyle bir şey zaten. Ama ben artık iki yıldır uluslararası bir vizyona açıldım diyorum.Bunun bir süreci var. O süreci bekliyor mu o kuruluş? .. O zaman güvenin o kuruluşa işte. Sonucun olması için eylemler zincirini izlemeniz gerekiyor. CELAL DİLEK: Biz maalesef Türkiye'de kısa yoldan başarı sağlamaya alışmışız, alıştırılmışız. Dolayısıyla beklentilerimiz de o yönde oluyor. Fuarlar uzun vadeli işlerdir. Bazen insanlar seni bir fuarda görüyor ondan sonra adam bir bakıyorsunuz bir - iki sene sonra sana ihtiyaç hissediyor sana bir faks çekiyor ya da bir telefon açıyor. Ama biz hemen geriye dönsün istiyorsak çok büyük bir yanlış yapıyoruz. MaalesefTürkiye' de şimdilik böyle, bunlara alışmak için biraz daha vakit geçirmemiz lazım, emek harcamamız lazım. "Sükutu hayale uğramış" gibi fuarlardan geri dönüyoruz, halbuki öyle değil. Fuarlar hiçbir zaman ticarete zararlı olmamıştır, yararlı olmuştur. Zararlı ne zaman olmuştur Taner Bey'in söylediği şekilde, eğer ben fuara bilinçliziyaretçi olarak değil de, alışveriş için gelmişsem, "vakit bulursam bir de fuara gideyim"dersem gerçekten büyük yanlışlıklar yaparım. Katılımcı açısından da standı ne kadar güzel olursa, albenili olursa, ziyaretçiden gelen ilgi de o ölçüde fazla olur... İnsanlar geldiği zaman senin vitrinine bakıyor, senin kara kaşına kara gözüne bakmıyor ki..."Vizyon" çok önemli, "eğitim" çok önemli... Geri dönüş mutlaka gelecektir. Ama fuarlara minimum üç defa katılmak gerekiyor, aynı yerde aynı zamanlamayla,ki sana duyulacak ilgi sürekli olsun. İSMAİL CEYHAN: Ülkemizdeki fuarlarla Avrupa'daki fuarlar arasındaki farklar nelerdir?.. CELAL DİLEK: Sergilenenler açısından, firmalar açısından çok öyle büyük farklılıklar yok. Nedir, Münih'in 160 bin metrekarelik bir alanı vardır, Türkiye'de ise 30-40 bin metrekare fuar alanı vardır. Burada biz diyemeyizki uluslararasılık yoktur, çoğu zaman baktığınızda çok enteresan yabancı firmalar da geliyor, bu bir pazar araştırmasıdır. Adam Türkiye'deki boşluğu gördüyse ve buna inandıysa gözünü karartıp geliyor. Biz şu anda bir sanayi ülkesi olma yolundayız, ama ben henüz bir sanayi ülkesi olmadığımız kanaatindeyim. Türkiye tüketici bir ülke olduğu için de ister istemez insanlar buraya geliyor.Fakat Almanyaniye fuarlar ülkesi olmuş?.. Çünkü orası gerçekten Avrupa'nın enteresan bir yerinde... TANER YEDİKARDAŞLAR: Devlet de politika olarak fuarları destekliyor. Devlet demiş ki fuarlar benim sektörlerimin "tetikleyicisi"olacak;fuarlar benim"misyonerlerim"olacak. İSMAİL CEYHAN: Bence Taner Bey güzel bir yaklaşım getirdi, ben de aynı görüşteyim. Aradaki en büyük fark devletin bakış açısı. Fuarlar "dinamo"dur, sektörleri için... Bunu Türkiye'de yöneticilerin bir an önce görmesi lazım ... Yani iki ülkedeki fuarı mukayese ettiğimiz zaman bu konu tüm açıklığıyla ortaya çıkıyor. Ayıca sizin bahsettiğiniz, "önceden hazırlık" devresi de çok önemli. Katılımcı ve ziyaretçi için de geçerli bu hazırlık. CELAL DİLEK: Bu konuda da medeni olmak gerekiyor. Bilinçsizce,ayakla-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=