söyleşi numa oturtmayı hedefliyoruz. Bu hedefimizidaha iyianlatabilmekiçin bir örnek vermek istiyorum... Şimdi bir membranürettiniz, ve bu membranın kırma çatılarda kiremitaltında kullanılacağını beyan ediyorsunuz ve detayınızı İZODER'e bildiriyorsunuz. İZODER, çatıdaki tüm detayı yani çatı tahtasını, mertek arası yalıtımını, çatı üzeri varsa yalıtımını koyuyor, sizin membranınızı koyuyor, çıtaları koyuyorya da çıtasız kiremiti koyuyorve burada örneğin su geçirme testini yapıyor ... Su geçirme testini eğer geçersenizondan sonra membranın teknik özellikleriile ilgili de birkaç test yapıyor. Bu TSE gibi ürün belgesi değil, bir uygulama belgesi... Sizin ürününüzün o uygulamada test edildiğini ve uygunolup olmadığını beyan ediyor...Ve dolayısıyla siz o uygulamada ürününüzü pazarlıyorsunuz sertifikayla birlikte... Örneğin duvarda mantolama ürünü çıkardınız, o ürünü duvara monte ediyor, üzerine sıvasını yapıyor, kaplamasını yapıyor, o ürünü ıslatıyor -soğutuyor, ıslatıyor -soğutuyor, 140 eyce! testten geçiriyor,ve diyor ki "Ben o ürünü test ettim, 20 yıllık yaşlanmasını test ettim, ve 20 yıllık yaşlanma testi sonucunda duvarda bir çatlak görmedim, darbe testinde bir zayıflama görmedim, sıvalarda bir dökülme görmedim."diye bir belge veriyor.Ve siz de İZODER'den yaşlandırma testi ile beraber sisteminizi çıkarıyorsunuz. Hedefimiz on yıl içerisindebu noktaya gelmek... YALITIM: Gelecek dönemde uygulama ekiplerine uygulama sertifikası verilmesgi ibibir çalışma da olacak mı? .. DURMUŞ TOPÇU; Önemli bir nokta, önce niye uygulamada problemlerimiz var onu açıklayayım. Çünkü yalıtım gerçek anlamıyla Türkiye'de 2000 yılında başladı, sorunumuz bu, bu bir arz talep dengesidir.19 yıl önce çıkartılmış bir yönetmelik eğer bugünkü standartta bir yönetmelik olsaydı, TS 825 benzeri duvar yalıtımını zorunlu kalan bir yönetmelik olsaydı, bugün böylebir sorunumuz olmayacaktı. Ekipler yetişmiş olacaktı. 19 yıl boyunca bu ülkede duvar yalıtımı yapılmadı. Sadece çatıya şilte yalıtımı yapıldı. Çatıya şilte koymak da yeterli ısı yalıtımı yapmak değildir. Özellikle apartmanlarda oturduğumuzu düşünürseniz... Duvar yalıtımı olmadan,20 yıl hayatı ve Avrupa'yı ıskaladı bu ülke... Yalıtım, 2000 yılında başladı ve 2000 yılında bir anda bayilerdeve uygulamacılarda müthiş bir patlama yaşandı. MaalesefTürkiye'de inşaat sektörü, kalifiyeolmayan işçilerin çalıştığı sektör olması dolayısıyla ve hiçbir denetim, yaptırım olmaması dolayısıyla, bir gün bu uygulamada çalışmış kişi kendisiniusta ilan etti ve tekrar uygulamayapmayasoyundu... Ama sadece iki yıl geçirdikbunun üzerinden. Aslında on yıldır bu uygulamalar var, ama on yıldır bu uygulamalar yaygınlaşmadığı içinyeterinceusta eğitilmedi, ama bir anda talep patlaması oldu. Özellikle doğalgaz maliyetlerinin insanları etkilemesiyle, kışların biraz daha sert geçmesiyle, insanların artık duvarımdan "su giriyor" yerine "duvarımda yoğuşma oluyor" bilincini kazanmasıyla yalıtıma olan, duvar yalıtımına olan talep patladı ...Böyleoluncavarolankadro yeterli gelmedi, vasıfsız düz işçiler bir anda duvar yalıtımı yapmaya başladılar ...Amabundan on sene sonra, kendiliğinden bu arz talep dengesi böyledevametse bile sizin başka bir şey yapmanıza gerek olmadanyeterli kalifiyeeleman yetişecektir. Ama bu demek değil ki bir şey yapmayalım, bu konuda çalışmayalım ... Mutlaka çalışıyoruz, firmalar da çalışıyor, üye firmalarımızın usta eğitim merkezleri var. Bu da görevimizin bir parçası, İZODER'den sertifika alan ustaların kesinlikle bir ağırlığı, bir önemi olacaktır. Eğitimden geçirerek kesinlikle rekabette de gelişmeler yaşanabilir. İZODER için de gelir kaynağı olabilir. İZODER'in gelir kaynağından da şunu kastediyorum, İZODER gittikçe büyüyor. Ben ilk İZODER YönetimKurulu'na girdiğimde ilk toplantımızı sağolsun Himerpa'nın Perpa'daki deposunda yaptık, yanılmıyorsam 1996 senesiydi. Biz, bir üyemizindeposunda toplantı yapan bir dernekten çıkıp, bugün altı tane profesyonelin çalıştığı senede 300-400bin dolar bütçelerin sektöre harcandığı bir noktaya geldik, dolayısıyla İZODER'in hedefi, gelirini büyüterek, 6 eleman yerine 60 elemanla çalışan, laboratuvarını finanse edebilen bir dernek haline gelmektir...Uygulamada yaşadığımız bir diğer sorun, yalıtım sektörünün gelişmesi ile birlikte yaşanan arz talep dengesinin olmaması. Bu, ürünlerdenuygulamayakadar her alanda geçerli. Örneğin XPS üretimi konusunda 2003 yılı sonunda kapasite kullanımı % 50 oranında olacak. Yani ülkemizdekurulu kapasite bu yıl içinde yürütülen iki yatırımla birlikte 5 üretici 600 bin m3'e ulaşacak. Halbuki300 bin m3 civarında bir tüketim söz konusu. Uygulamakonusunda da durum aynı... Örneğin mantolama uygulamasında sağlıklı bir paket çözümü Avrupa'da 25 USD/m2 maliyetler ile yapılmakta. Ülkemizdetoplama paketler ile 10 USD/m2 fiyatlar ile teklifler görüyoruz. Burada ciddi bir risk var. Ülkemiz koşullarında bu sistemin projenin büyüklüğüne göre 15-20 USD/m3 aralığında olması gerekiyor. Bu aralığın altındaki fiyatlarda tüketiciler ciddi risk alıyorlar, ancak maalesef bu zarar sektörümüzü de olumsuz şekilde etkileyecektir. Hayatında bir kere uygulamayapan,bu konuda teklif hazırlıyor. il YALmM • NiSAN2003 3 3
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=