Yalıtım Dergisi 4. Sayı (Ocak-Şubat 1997)

sektörel söyleşi ründe ilk ve en büyük sanayi kuruluşu olarak tanıyoruz. Siz İzocam'ın Genel Müdürü olarak, Türkiye Yalıtım Sektörünün geçmişi ile geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? A.İhsan YALÇIN: Yalıtım konusunun Türkiye'deki konumuna ben Ağustos ayından beri bakıyorum, öğreniyorum Fikirlerim son 4-5 ayın gözlemlerine ve bilgilerine dayalı. Ama şurası muhakkak ki yalıtım bir ihtiyaç. Türkiye'de ise bu ihtiyacın karşılanması kişi ve kuruluşların tercihine bırakılmış vaziyette. Gelişmiş ülkelerde ise bu ihtiyacın karşılanması keyfi görülmemiş ve tercihler kurallara bağlanmış. Bu kurallar hem uygulanıyor, hem de denetleniyor. Hem de kişilerce kabul edilmiş durumda. Yalıtım kavramı Türkiye'de hala çoğunlukla ısının bulunduğu ortamı terk etmesini önleyen bir kavram olarak görülüyor, öyle algılanıyor. Halbuki mesela Ortadoğu'da yalıtım sıcaktan korunmakta kullanılıyor. Yani Türkiye'nin güney bölgeleri bu konuda çok bakir ve çok ihtiyaç olmasına rağmen orada kışın ayrı ev, yazın yayla gibi birtakım pahalı çözümler benimseniyor. Batı'da ise yalıtım 34 kavramı bu açıdan daha da geniş bir anlam taşıyor takip ettiğim kadarıyla. Yangın ve sesi de içeriyor. Su yalıtımı, Türkiye'de belirli bir noktaya geldi, ama yangın ve ses yalıtımı ülkemizde pek istenilen yeri alamamış. Avrupalılar; yalıtımı ciddi bir sorun, her etapta insan sağlığı insan güvenliği açısından da değerlendiren bir perspektife erişmiş vaziyette. Bakış açıları, yalıtım ihtiyacının karşılanmasında -ekonomik ve konfor boyutlarının dışındabir güvenlik faktörünü de içerdiği anlaşılıyor. Bu Türkiye'de henüz tam kavranmış vaziyette değil. Bizdeki bu dar tarif ve keyfi uygulama sebebiyle de yalıtım pazarı Avrupa'ya nazaran 1/10 düzeyinde. Bizimle aynı iklim kuşağında olan Fransa'ya nazaran kişi başına yalıtım malzemesi kullanımımız 1/10 Yalıtım piyasamızın son 1 O yıllık gelişmesine baktığımda petrol türevi hammadde kullanan yalıtım malzemeleri piyasasının % 55-60'a eriştiğini görüyorum. Avrupa'da da biliniyor bu ürünler ama yine de mineral yün, yalıtım piyasasının 2/3'ünü oluşturuyor. Türkiye'de petrol türevi hammadde kullanan ürünlerin muazzam bir gelişmesi var. Mineral yüne oranında da bir çarpıklık var. Biz, ya Avrupa'nın bilmediği bir şeyi biliyoruz, ya da başka bir sıkıntı var. Öte yandan da delikli tuğladan daha düşük ısı geçirgenlik katsayısı olan her malzeme Türkiye'de kendini yalıtım malzemesi ilan ediyor. Bilinçli ya da bilinçsiz yapılan tüketicinin yanıltılması sorunu var. Bu durumda herkesin aklına "Devlet tüketiciyi korusun" geliyor, ama devletin de durumu bugün malum. Onun için bilinçlendirmeyi doğru yapacak, halkın güvenebileceği, ticari çıkar gözetmeyen bir kuruluş, kurum ihtiyacı görüyorum. Biliyorsunuz TSE'nin standartları mecbur edici değil, yol gösterici bir tavsiye niteliğinde, bir denetleyici, kontrol edici vazgeçirici yaptırım rolü yok. Dolayısı ile önümüzdeki döneme baktığımızda, enerji fiyatlarındaki artış ve halkımızın bilinçli bakış açılarının gelişmesi nedeniyle kişi başına yalıtım miktarının gelişmesini bekliyorum. izocam olarak zaten 30 yıllık bir çabamız var, bunu geliştirerek devam ettireceğiz. Biz, halkın kullansa da olur, kullanmasa da olur, diyebileceğin iz birtakım psikolojik zevklere, tam tariflenemeyen modalara uygun bir ürün satmıyoruz. Biz bir elbise kadar temel bir ihtiyaç maddesi sattığımıza inanıyoruz. Dolayısı ile bu yüksek değerlerin, anlayışın faaliyetlerimizde ön planda tutulması gayreti içindeyiz. Seminerlere, sempozyumlara, fuarlara katılıyoruz. Basında yer alıyoruz. Geleceğe yönelik güvenimiz tam, ümidimiz yüksek. izocam'ın mamul portföyünü, yurtdışındaki alternatiflerini çok iyi inceleyemedim ama Türkiye'deki birçok üreticiye nazaran daha avantajlı. Eğer tüketicinin yalıtım ihtiyacı çatıdaysa çatıya verilecek ürünümüz var. Saha sıhhi tesisat ona uygun ürünümüz var. Sanayi çatısıysa ona

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=