adet gazete sablıyor. Okuma özürlü bir toplumuz ve eğitime kapalıyız. • İnsanın kendini aşması için bireysel olarak geliştirmesi gerekir. Bir de süreç o kadar hızla değişiyor ki bu değişime ayak uydurabilmek için kendin radikal olarak değişmen lazım ilk önce. Ben değiştim demekle olmuyor.Kendimiörnek göstereyim, 1988'deki ODE'yi yönetmekle, 2002'deki ODE'yi yönetmek farklı. 1988 yılındaki mantığımla 2002'deki ODE'yi yönetemem. Ben bugün 2005-2010'dekiODE'yi nasıl yönetebileceğimin hesaplarını yapıyorum ve bunun için kendimi ne yönde geliştirmem gerektiğini düşünüyorum. Şirketime yaptığım gibi kendime de orta vadeli, uzun vadeli planlar yapıyorum. Bu arada karar verme mekanizmasını da kişisellikten çıkarıp, işi profesyonelleştirip, kurumsallaştırmamız lazım ve bu mantığı firma içinde yaymamız lazım. Kişiler önemli değil kalıcılık markada olmalı. Türkiye'de her şey kişilere endeksli bundan kurtulabilmek için eğitime önem vermeliyiz.Biz bu görüşle firma içi eğitime de ciddi önem verdik ve 2000 yılında her kademedeki arkadaşlarla yönetim, kişilerarası ilişki , motivasyon,zaman yönetimi, Toplam Kalite Yönetimi, Problem Çözme Teknikleri gibi konularda 5600 adam/saat eğitim aldık. Krizden de dersler çıkardık. Verimli çalışma, maliyetleri düşürme gibi, hızlı çalışma gibi, çabuk karar vermek gibi şeyleri öğrendik. Krizden ciddi dersler çıkaran kurumsallaşmış firmaların büyüyerek çıktıklarını düşünüyorum. Ben de bir yönetici olarak yönetim tekniklerine çok ilgi duyan birisiyimve bu teknikleri firmamızda uygulamaya çalışıyorum. CRM, Six sigma, Türkçe tanımı ile söylersek, müşteri ilişkileri yönetimi gibi konulara ilgiduyuyorum.BenTürkiye'de iyi bir yönetimin hem siyasi alanda hem de ticari alanda tam anlamıyla olduğuna inanmıyorum. Ama bu iyi yönetimi sağlayan firmaların da Avrupa standartlarının üzerinde çalıştığını görüyor ve seviniyorum. Az önce söylediğim gibi 1988'in ODE'sibu günkünden nasıl farklıysa 1980'lerin Türkiye'si de bu günkünden farklıydı. O günkü kafaylabu gün yönetilemeyeceğine göre ülkeyi yönetenlerinde değişmesi lazım. Bugün değişmeyen bir tek Ankara ve siyaset kurumu görünüyor. Özellikle ekonomik krizlerden dolayı özel sektörde çok ciddi bir değişim yaşandı. Belki de bu anlamda krizin yaşanması bir anlamda Türkiye açısından daha iyi oldu denilebilir. Kriz sonrasında toplam ihracatımızda ciddi artışlar görünmekte. YALITIM: Bu güne kadar meslekiderneklerde aktif olarak yer aldınız. Bugün de TÜGİAD'ın yönetim kurul}-ü!yesisiniz.Sizin toplumsalsorumluluklar üstlenmekte cesur olduğunuzu biliyoruz. İleride politika ile ilgili girişimleriniz olabilirmi? ORHANTURAN: Ben ilkokulu köyde okudum orada sınıf başkanıydım. İstanbul'a geldimyine sınıf başkanı oldum, ben de biraz liderlik vasıflarının olduğunu tahmin ediyorum. Firmamı çok iyi yönetmeye çalışıyorum. Sivil toplum örgütlerinde aktif rol almaya çalıştım, aldım. Şimdi de daha geniş çaplı ulusal bir örgütte yönetim kurulu üyesiyim. Gittikçe yolum Ankara'ya doğru yöneliyor. Çünkü çelişkileri görünce üzülüyorum, ne tür katkılarım olabilir diye düşünüyorum. Bir firmanın daha nasıl iyi yönetilmesi gerektiği ile ilgili her gün kafa yormaya çalışıyorum. Öyleyse,belki bir gün firmamla, sektörümle, iş dünyası ile ilgili yaptığım işler bir noktaya geldiğinde Türkiye'nin yönetimi ile ilgilibir yerlerde olmak isterim, neden olmasın? YALITIM: Farklılaşma modelleri üzerinde biraz daha durabilirmisiniz? ORHANTURAN: Yıllar içinde bizim bir iş yapış modelimiz oluştu. Dağıbm kanallarımızla, pazarlama stratejimizle, diğer bizim kulvarımızda olan firmalardandaha farklı çalışıyoruz. Biz 1990-2002 arasında yurtdışında konusunda uzman firmaların Türkiye'deki partnerleri durumundaydık. Onlardan öğrendiğimiz çok ciddi "iş yapış modeli"bilgileriedindik. Bu bilgileri Türkiye'ye uyarlaYALITIM• EKiM 2002 4 5
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=