Yalıtım Dergisi 38. Sayı (Eylül-Ekim 2002)

dosya ALİ TÜRKER: Recep Bey projeci ve uygulamacı açısından olayı irdeledi Ben de buna paralel olarak üreticinin ne yapması gerektiğini anlatmak istiyorum. Bizim gördüğümüz en önemli eksiklerden biri üretici firmaların büyük bir çoğunluğu pazardan kopmuş olması. Bugün bir projecinin bir uygulamacı firmanın yaşadığı sorunları üretici firma bilmiyor. sadece bir ürünü üretiyor, pazarlamasını ve satışını yapıyor. Yeniürün geliştirilmesi, ürünlerin olumlu ve olumsuz yönlerinin incelenmesi ve değişik ürünlerin tasarlanması konusunda çok hantal bir yapı var. Eskiden soğutma tesisatlarında camyünü vazgeçilmezbir üründü. Ama daha sonra başka malzemeler çıktı. Şimdi artık kauçuk köpüğünün üstün özelliklerinden dolayı, camyünü hiç tercih edilmiyor.fakat bu süreçte büyük bir dirençle karşılaşıldı, ve kötü tecrübeler yaşandı. Bu ürünleri firmanızın portföyünde bulundurarak sadece satmakla da işiniz bitmiyor. uygulamasını da bilip, karşılaşılan sorunları da çözmeniz gerekiyor. Özellikle titreşim kontrolü ve sismik konusunda her projeye özel çözümler üretmek gerekiyor. Pazara sunduğunuz her ürüne teknik destek vermek çok önem kazanıyor. Çok katlı bir yapıyı da enerji verimliliği açısından sanayi tesisi gibi değerlendirmemiz gerekiyor. Nasıl sanayici ürününün satış fiyatını hesaplarken enerji harcamalarını da üretim maliyetine eklemesi gerektiği için enerji maliyetini düşürmeye çalışıyorsa, çok katlı konut yada ofis yapılarında da ülkemizin enerjiye ödediği rakamları düşünüp tüketimi düşürmemiz gerekiyor. Bunun için bir fan coilin bile vanasının yalıtılması gerekiyor. En basit örnek bir vana da yapacağınız yalıtım, 10-15 metre eş değerde boru yalıtımına denk gelebiliyor. bunun için mümkün olan her noktada yalıtım yapmamız gerekiyor. Tesisat yalıtımında Gördüğümüz bir diğer sorun da bu tip yapılarda çok görülen bir satış uygulamasından kaynaklanıyor. Bu tip yapılar daha kaba inşaatı biterken satılıyor. Bir ya da birkaç katını satın alan firma kendi iç mimari bölümlemesine göre mekanik tesisatını yaptırıyor. Bu aşamada uygun ve doğru çözümler getirilmediğinde bazı odalarda insanlar sıcaktan bunalırken, bazı odalarda soğuktan üşüyorlar. Aynı katta 4-5 derece sıcaklık farklılıkları oluşuyor. Türkiye'de çok katlı yapılar çoğalmasına rağmen mekanik tesisat yalıtımı hala tam olarak anlaşıldı ve başarıldı diyemiyoruz. Isı yalıtımı standardı ve yönetmeliği çıkarıldı ama tesisat yalıtımı için böyle bir standart yok. Yalıtımın yanı sıra otomatik kontrol sistemi ile verimli cihazların kullanımı ile enerji tüketimini mutlak surette azaltmamız gerekiyor. Hatta artık bir bina yapılırken adı konulmalı,"Bu binanın en fazla şu kadar enerji maliyeti olacak" gibi. Bugün Almanya'da konutlarda kullanılan ısı yalıtım kalınlıkları 10-15cm düzeyinde, Türkiye'de 4-5 cm'lerde. Ama tesisata baktığımızda Avrupa'nın düzeyindeyiz. Sadece tasarım kriteri olarak belirlenmesi gerekiyor. Kauçuk köpüğü Türkiye'ye ilk girdiğinde 9, en fazla 13 mm kullanılıyordu. Bugün Antalya'da soğutmanın önemli olduğu, daha dikkate alınması gereken bir bölgede 25 ila 32 mm arasında yalıtım kullanılıyor. Bu değerler Avrupa ayarındadır ama biz sadece borular ve kanallarda bunu uygulamakla kalmayıp, tesisatı bir bütün olarak ele almalıyız. RECEP YILDIZ: Tesisat yalıtımı kalınlıklarında bir standartımız yok. TS 825 asgari limitleriveriyor.Biz sahada orada verilen kalınlıklar için bile işverenle kavga ediyoruz. Biz 3-4 yıl uğraşıp TS 825'i çıkarıncaya kadar Avrupa ne yaptı? Avrupa'da artık binaların duvar kalınlığı, cam tipi, pencere ölçüsü diye uğraşmayı bıraktı. Avrupa'da ısı yalıtımı yönetmeliklerine Almanya öncülük ediyor ve bu kış tüm AB'de uygulamaya başlanacak olan EN-Ev yönetmeliğine göre artık binanın "Birincil enerji girdileri" kontrol edilecek. Birincil enerji girdisini kontrol etmek demek;. Siz örneğin, çok verimli kazan kullanarak diğer değerleri düşürebilirsiniz, yalıtımı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz, ben sonucunu denetleyeceğim diyor, demektir. Almanya'da elinize proje geldiğinde ne yapacağınız bellidir zaten. Bizde yapı kotları ve standartları olmadığı için biz bu sorunlarla sürekli uğraşacağız. Ama bu standartları kim çıkaracak, Bayındırlık Bakanlığında 20 yıldır memurluk yapan biri değil, sivil toplum örgütleri çıkaracak. Burada İZODER'e de, TIMD'ye de görevler düşüyor. Bu çalışmalar sonuçta hep işverenin bilinçlenmesini, Türkiye'de kalitenin yükselmesini, kontrolün gelişmesini her kesin kafasına göre iş yapmamasını sağlayacaktır. Artık derneklerimizin kamu yönetimindeki ağırlıklarını artırması gerekiyor. ASHRAE bir dernektir ama kendini kabul ettirmiştir, tavsiye niteliğindeki değerleri bile yasa, yönetmelik gibidir. Benim şahsi görüşüm bundan sonra TS 825 gibi standartlarla uğraşmamamız lazım. Artık Batı'nın bugün kabul ettiğini bizde kabul etmek için 20 yıl beklemeyelim.Binaların birincil enerji girdilerini kontrol edecek mekanizmalar bulalım. Almanya'daki "Bacacılar" gibi bölgesel denetimler oluşturmamız lazım. Almanya'da "Bacacı" denilen ve bu işi çok iyi bilen kişiler rasgele mahalleleri dolaşıp, binaların baca gazı analizlerini yapar, eğer bir uygunsuzluk görürlerse ihtar eder, düzeltilmesini ister, (ki kazanın değiştirilmesine kadar gidebiliyor, bu istek) düzeltilmezse o binanın enerjisini kesebilecek kadar da yetkilidirler. YALITIM• EKiM 2002 3 5

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=