Yalıtım Dergisi 37. Sayı (Temmuz-Ağustos 2002)

dosya netmeliğe koydurduk ve ona göre bir bilgisayar programı da hazırladık. Ama kim faydalanacak bundan İşte o zaman işin ilginç tarafı ortaya çıkıyor. Bugün mimarlık. inşaat mühendisliği eğitimi veren öğretim üyelerinin büyük bir kısmı bu konuya yeterli önemi vermiyorlar.Türkiye'de yapı sektöründeki hızlı değişimin eğitime yansıması gecikmeli olarak ve kısmen oluşuyor. Sonuç olarak yönetmelik ve standart çıkarmakla bizlerin bilmesi ile bu iş yeterli hızda gelişmiyor. Bütün bunları yeni, genç mimar ve mühendislere aşılamak, öğretmek lazım. Öğretim üyelerine kondensasyona yönelik bir program yapmıştık. Gelen öğretim üyeleri konunun ağırlığından ve teknik oluşundan etkilendiler. Sistemi ayakta tutan birkaç hocamızı ayrı tutuyorum ama eğitim sistemi piyasanın ve çağın gerilerinde kalıyor. Bize de, Yalıtım Dergisi'ne de, çok büyük bir görev düşüyor, Ne yazık ki Türkiye'de insanlar okuma fakiri, yeni mezun mimarlar yapı malzemelerini yeterince tanımıyorlar. Çatı ile ilgili Almanya'da nasıl kuruluşlar, loncalar varsa, çatı işini belirli kişilere vermek lazım. Çatı malzemeleri ve uygulaması alanında ÇATIDER'in eğittiği uzman kadrolar, ısı ve su yalıtımında İZODER'in eğittiği uzman kadrolar, TÜYAK yangın vakfımızm eğittiği yangın uzmanları çatının sorumluluğunu almalı. Bundan sonraki hedefimiz, uzman çatı ustalarını, kalfalarını yetiştirerek, sertifikalandırarak, onlara sorumluluk ve saygınlık kazandırmamız olmalıdır. GÖKHANKORKMAZ/MARDAV: Özellikle bu toplantılarda üzerinde durduğumuz konulardan biri de eğitim çalışmalarının eksikliği. Üniversiteler bu konuda toplum ve sanayinin gerisinde. Bir de uygulama standartları açısından da oldukça fakir bir durumdayız. Şu anda bir yenilenme başladı, EN normları TSE tarafından çevrilip Türkiye'ye adapte ediliyor. XPS, EPS ve Mineral Yünler'de bu çalışmalar içinde. İZODER bunun ilk adımını atarak, su yalıtım konusunda TS 11758 Bitümlü su yalıtım membranları için hazırlanmış standardı baz alarak, bir uygulama standardı çalışmasını tamamladı ve TSE'ye sundu. Kanımca temelden-duvara, duvardan-çatıya kadar yalıtım konusunda tüm uygulama standartlarını başlatmamız gerekiyor. Bildiğim kadarıyla bu İZODER'in hareket planındadır. Tüm sektörün kabulüyle oluşturulmuş uygulama standartlarının sektöre faydası çok önemlidir ve bu konuda TS 825 standardı ve yeni ısı yalıtım yönetmeliğinde yaşanan tecrübelerden önemli dersler çıkarmalıyız. Pazardaki hareketlenmenin bu kadar hızlı olmasının nedeni TS 825'in zorunlu olması ve enerji fiyatlarındaki kaçınılmaz artıştır. Yalıtım pazarındaki gelişmeler ancak standartların zorunlu olması ile kabul görüyor ve mesafe alıyor. LEVENTÜNÜVAR/ ÇATIDER: TS 825 ya da diğer ilgili yönetmelikler ismi üzerinde standart dır. Bunları polisiyetedbirler olarak düşünmemek lazım. TS 825 4cm'i zorunlu tutuyorsa, sen 14 cm yap. Buhar kesicinin önemi anlatılmış, polietilen folyo yerine bitümlü içersinde alüminyum taşıyıcılı malzeme koy. Planlamacı koymayı bilmiyor, o koysa yatırımı yapan bu parayı mı vereceğiz diyor. Bunlardan hangisi haksız. Üniversitelere ben fazla yüklenmek istemiyorum. Ben Mimar Sinan Üniversitesinde Yapı fiziği dalında master yaparken çok bilgili Öğretim üyeleri ile çalıştım ve onlardan çok sey öğrendim. Ama onların müfredat nedeniyle bilgilerini öğrenciye ulaştırabilme imkanı yok. Bu durumda sektör içerisinde kişilerin, mimar olsun mühendis olsun, kendilerini eğitmeleri lazım. Toplumun geri kalan kısmmı eğitmek ise bizlere düşüyor. Yatırımcının kendi parasını korumak için birkaç lira fazla ödemesi gerektiği konusunda çalışma yapmak lazım. Bu da kötü örnekleri göstererek olabilir, isterim ki Korhan Bey'in sözünü ettiği çatıların fotoğraflarını çekip Yalıtım dergisinde, hatta ulusal basında, hatta televizyonların ana haber bültenlerinde gösterebilelim. OĞUZ SAĞLAM / YALTEKS: AB eşiğindeki bir Türkiye'de siviltoplum örgütlerine büyük sorumluluklar düşüyor. Teknik örgütlere de bu gözle bakmak gerekir. Bu nedenle ÇATIDERde bu kategoride yer alıyor. Bu gibi kuruluşların lobi çalışması yapması gereken bir çok nokta var ki, bunların başında özellikle devlet kurumları geliyor. İnşaat sektörünü faaliyet sahası anlamında, çok kaba olarak, ikiye ayırmak mümkün. Bir tarafta kamu kurum ve kuruluşlarının ihaleleri yani resmi işler, diğer tarafta özel sektörün devlet ile ilgisiolmayan inşaat işleri yani gayri resmi işler. Devletin ilgili birimlerinde bürokrasiden dolayı sistem ağır işliyor. Yeni teknolojilere, uygulamalara, malzemelere, Bayındırlığın hızla adapte olması çok güç. Yeni fiyat tutanağı ya da özel fiyat analizini oluşturduktan sonra, onayını, olurunu almak, yoksa ödeneğini çıkarmak da son derece keyifsiz ve zor oluyor. Bunun yanında, yetkili ve ilgilidevlet kurumlarının Ar-Gefaaliyetlerine verdiği önemin düzeyini ve ayırdığı ödeneği, hem akredite üniversitelerimizin feryatlarında de hem de diğer teknik kuruluşlarımızın gerek laboratuvar, gerekse teknik personel olanakları incelendiğinde gözlemlemek mümkün. Diğer taraftan, özel sektöre bakılırsa, geleneksel bir tutum var. Yeniliğe, yeni teknolojiye açık bir yapı ve yapılanma yok. Eski köye yeni adet getirmeye çalışan haddini bilmez mühendislerin karşılarında, konuları çok daha iyi bilen ağabeyleri, patronları var. Bu alanda gidişin daha iyiye doğru kanalize edilebilmesi için, bu tarz sivil tJ:)plumörgütlerine ve meslek birliklerine çok ciddi sorumluluk düşüyor. İnşaat sektörü için uygun malzeme ve uygulama standartlarını, "daha ileri, daha teknik ve daha YALITIM• AGUSTOS2002 2 3

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=