dosya ''Yabancı'' mı? ''Bizim''mi? Murat BELEN Sika Yapı Kimyasalları A.Ş. Genel Müdürü Yabancı sermaye giriş prosedürleri, uygunluk analizleri, konu ile ilgili idari sıkıntılar basınımızda sık sık gündeme gelmekte ve uzmanlık gerektiren bu hususlarda konu ile ilgili değerli kişilerin ve kuruluşların görüşlerini izlemekteyiz. Özellikle YASED'in son dönemlerdeki yoğun ve sistemli çabalarının ülkemizin yarını için son derece övgüye layık olduğuna inanıyor ve başarılı olmasını diliyorum. Ve şunu da eklemek istiyorum; yalnızca izlemek ve takdir etme, mücadeleyi verenleri yalnız bırakmak anlamına gelir. Bu konuda hepimize, ama özellikle benim gibi yabancı sermayeli şirketlerde yöneticilik yapanlara önemli görevler düştüğü kanısındayım. En azından bu konumdaki kişilerin yaşadıkları tecrübeleri, yabancıların Türkiye'ye bakış açıları hakkında edindikleri bilgileri süratle paylaşıma açmalarını gerekli görüyorum. Bu yazıyı bir fırsat bilerek Sika ile birlikte edindiğim bazı kanaatleri paylaşmak istedim. Sika 1910 yılında kurulmuş, uzmanlık sahası inşaat ve endüstri kimyasalları olan bir İsviçre şirketi. Dünyanın 65 ülkesinde üretim yaparak sektörde öncü ve birçok alanda lider konumunu 92 yıldır gelişerek sürdürüyor. Sika'nın Türkiye ile resmi olarak tanışması 1970'li yılların başlarına rastlıyor. 1990'a kadar temsilcilik 3 8 YALITIM • HAZiRAN 2002 ve lisans anlaşmaları çerçevesinde yürütülen çalışmalar 1990 yılında Sika İsviçre'nin %51 hissedar olması ile çehre değiştirdi ve 2000 yılında Sika İsviçre hisselerin %100'ünü alarak şirketin tamamını üstlenmiş oldu. Bu kronolojik süreçte dikkat çekmek istediğim en önemli husus şu: çok deneyimli, Türkiye'yi tüm ekonomik, politik iniş çıkışlarıyla 35 yıldır yakından tanıyan bir İsviçre şirketi aşama aşama Türkiye'ye olan yatırımını büyütüyor, tüm hisseleri devralıyor, iki fabrika arsasına yatırım yapıyor ve gelecek 20-25 yılın muhtemel ihtiyaç kapasitesine uygun fabrika tasarımı yapıyor ... Yani, yatırımlar devam edecek. Kısaca, özetlersek Türkiye'nin geleceğine inanıyor, güveniyor. Çünkü matematiksel olarak ülkemizin potansiyelini tartabiliyor. Demek ki Türkiye dışarıdan bakınca hiç de bizim abarttığımız gibi kötü ve umutsuz görünmüyor. Hatta önümüzdeki 20 yılın yatırıma en çok değecek birkaç ülkesinden biri olarak anılıyor. Kaygılara gelince... Ülkemizde risk analizi yapmak çok zor. Bilinmeyen sayısı veya değişken faktör sayısı çok yüksek. Potansiyelin büyüklüğüne karşılık istikrar konusundaki sıkıntı bir çok finansal değerlendirmeyi net olarak yapma şansı vermiyor. Bu kısa örnekle ben asla karamsar olmamamız gerektiği hususunu göz- !er önüne sererek yaşadığım deneyimi özetlemeye çalıştım. Pozitif düşünmeden sorunlara kalıcı çözümler üretilemiyor. Sika'daki Türk yöneticiler olarak bizler pozitif düşünmeye devam ettik, bunu İsviçrelilere aşıladık ve karar aşamalarını hızlandırdık. Bizim yabancı sermaye çekme konusunda bir İrlanda'dan bir Güney Kore'den asla eksiğimiz olamaz. Tam tersine coğrafi ve jeopolitik özellikleri ile ülkemiz çok uluslu şirketler için farklı, stratejik bir öneme sahip. O zaman kolları sıvayıp bu "kaygılar" bölümünü ortadan kaldırmalıyız. Bu, ülkesini seven her insanın görevidir. "Yabancı Sermaye"nin bir ticaret yöntemi olduğunu düşünüp bazı gereksiz korkulardan da kurtulmalıyız. Dünyadaki tek akıllı ülke biz değiliz! Ve biz geciktikçe bu potansiyelden başkaları yararlanıyor. Sika, geçmişte olduğu gibi, uzun yıllar Türkiye'de sanayinin, yapılaşmanın gelişmesi için tüm gücü ile hizmet vermeye kararlıdır. Uzun süredir düşündüğüm ve şimdi tam zamanı olduğuna inandığım bir önerim var: "Yabancı" kelimesi dilimizde hep itici ve antipati çağrıştıran bir kelimedir. "Yabancı Sermaye" yerine yeni bir tanım bulunmasını öneriyorum ki insanımızın önyargılarından kurtulmasına yardımcı olalım. D
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=