Yalıtım Dergisi 32. Sayı (Eylül-Ekim 2001)

dosya bazında gerçekleştirmeye çalışıyoruz. ŞÜKRAN DİLMAÇ: Üniversitelerimizdeki eğitime bakacak olursak, mimarlık bölümlerinde yapı fiziği derslerinde bu konular işleniyor. İnşaat Mühendisliği bölümlerinde de lisans eğitiminde "yapıların yalıtımı ve korunumu" konusunda bir seçimlik ders var. Ancak bazı üniversitenin hocası için, birikimlerini öğrenciye aktarmaya ders saatleri yetişmez. Bazı üniversitenin hocası, konuyla ilgili firmaların sunumlarıyla ders saatlerini doldurabilir. Bu durumda bazı sorunların çıkması kaçınılmaz olur. Bilimsel çalışma yapan kişilerin bilgi birikiminin, firmaların önünde gitmesi gerekir. Arkasında kalırsa bir kaos yaşanır ve ne profesyonellerin ne de yeni yetişen öğrencilerin eğitimi mümkün olmaz. Diğer yandan, inşaat mühendisliğinde bir yanlış anlayış var; taşıyıcılıkla ilgili konular bizim konumuz, diğerleri bizim konumuz değil düşüncesi hakim. Halbuki, inşaat mühendisi şantiye şefliği yapıyor, inşaatın yapım aşamalarının içinde sorumlu görevler alıyor. Sadece taşıyıcılığı bilirse onun dışında hiç bir şeyi kontrol edemez. Mimarlıkta ise matematikten, fizikten, kimyadan uzak kaldıklarını görüyoruz. İnsan ile ilgili hiçbir sorunun temel bilimlerden uzak kalarak çözülmesi mümkün değildir. Bir de terminoloji farklılığı var, mesela çok önemli bir konu olan ısı geçirgenliği için hem "O-değeri", hem "k değeri" ifadeleri kullanılabiliyor. Oysaki uluslararası standartlara ayak uydurmak zorundayız. Bunun için uluslar arası standardlardaki terimleri ve sembollerden faydalanarak kendi "Terimler Sözlüğümüzü" oluşturmalıyız. Yalıtım konusunda çalışan kişi ve kuruluşların fikirleri alınarak böyle bir sözlük oluşturabilirsek önemli bir adım atmış oluruz. Standarlar da Türkiye için henüz çözülmüş değil. Türk standartları va,r. Bir de EN normları var. EN normla34 YAUTIM • EKiM 2001 rının tercüme edilmesi ile ilgili sektörün standard ihtiyacının tamamen çözüleceği kanısı yaygın. Halbuki EN normları genel tanımlamaları, sınıflandırmaları ve deneylerin nasıl yapılacağını anlatır. Uygulamaile ilgili bir standart değildir. Ürünle ilgili EN normları Avrupa Birliği ülkeleri arasında sınıflama ve deney birliği oluşturmak için yapılmıştır. Ürünün hangi uygulamalarda,ne şekilde uygulanması gerektiğini belirtmez. 2002 yılının Mart ayına kadar ülkelerde EN normlarının tercümeleri bulunacak, bunun yanında ülke normları da bulunacak. 2003'den sonra ülke normları bırakılacak tamamen EN normları geçerli olacak. Uygulamada ise, her ülke kendine özgü koşullara göre oluşturduğu uygulama şartnamelerini kullanmaya devam edecek. EN normları, uygulama ile ilgili standard ve şartnamelere müdahale etmez. Türkiye'de ise EN normunu çeviriyoruz ve bırakıyoruz. Ürünle ilgili Türk Standardını da ortadan kaldırınca, ürünle ilgili sınır değerler ortadan kalkıyor. Uygulama şartnamelerimiz de yok. Dolayısıyla uygulama tamamen başıboş ve kaos içinde kalıyor. Biz PÜD olarak kendi konumuzda hem EN normunu hem de uygulama şartnamesini oluşturmak için çalışıyoruz. İZODER'in de diğer ürünler için böyle bir çalışmayı başlatması düşünülebilir, firmaların bu yönde gayretleri olabilir. Sonuçta, ortaya çıkan dökümanlar, ilgiliderneklerin, üniversitelerin ve ilgilikamu kuruluşlarının da katılımıyla ortak bir zeminde tartışılır ve tüm sektöre hitap eden geniş kapsamlı uygulama standartlarımız oluşur. Bir de yalıtımın bir nalbur işi olmadığını kabul ettirmemiz gerekiyor. Hala farklı görüşte olan etkin bir kesim var. Onu da şuradan biliyorum; Mevcut binalarda yalıtım yönetmeliği toplantılarında edindiğim izlenim, bu yönetmeliğin bina sakinleri tarafından gerçekleştirilecek yalıtım uygulamalarına yardımcı olması gerektiğidir, bu mantık da bir yönetmelik çıktı. Bir ulusal yönetmelikte bile bu işin uzmanların dışında çözülebileceğini düşünüp halka aktarırsak sorunu çözmemiz çok zor olur. Yalıtımın şöyle bir hassasiyeti var; kötü yaparsanız hiç yapmadığınızdan daha kötü oluyor. Kötü yapmakla aynı yerde kalamıyorsunuz, negatife dönüyorsunuz. Bu işin uzman kişiler tarafından hesap sonuçlarına dayanarak yapılması gerektiğini vurgulamakta fayda görüyorum. Profesyonellerin eğitilmesini, profesyonellerin ortak bir noktada buluşması şeklinde özetlersek; önce malzemelerin teknik özelliklerinin belirlenmesi ve karşılaştırılması gerekiyor, bunun için EN normlarını kullanabiliriz. Sonra uygulama ile ilgili teknik şartnameler oluşturulmalı. Bunu oluştururken gerçekleşecek bilimsel tartışmalar birbirimiz eğitmemize yardımcı olacak ve daha ileri eğitimler için teknik altyapıyı oluşturacaktır. Bir de dil birliği oluşturabilirsek pek çok soruna çözüm bulabiliriz diye düşünüyorum. KAAN ERTAŞ: İZODER olarak bizim şu ana kadarki çalışmalarımızın çoğunda mimar, mühendis ve teknikerler hedef kitlemizdi. Tabii ki, yalıtımın doğru yapılabilmesi için teknik elemanların eğitilmesi şart ve özellikle ısı yalıtımı konusundaki bilinç düzeyini teknik elemanlarda önemli ölçüde arttırdığımıza inanıyorum. Ancak bilgi tek başına yeterli olmuyor maalesef; işin içine bir de "niyet" faktörü girmektedir. İyi niyet ile bilgi birleştiğinde muhteşem işler ortaya çıkar, fakat kötü niyet ile bilgi birleştiğinde ise muhteşem gibi görünen ama gerçekte öyle olmayan işler çıkıyor. Biz bunun bir çok örneğini gördük, hatta standarda uygun olmayan bir yalıtım kalınlığının, ufak bir hile ile nasıl uygun hale getirilebileceğini öğreten yapı denetim kuruluşuna bile rastladık. Bunları söylememin sebebi, sadece teknik in-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=