Yalıtım Dergisi 31. Sayı (Temmuz-Ağustos 2001)

söyleşi __________ _ kültürüne ilişkin bir kitapçık yayınlandı. Bu kitapçık kapsamında; imaj, kurum kültürü, personel politikası, pazar stratejisi, müşteri ilişkileri, kalite standartı, çevre bilinci, kurumsal yaratıcılık gibi konular çalışanlara aktarıldı. Bunu yaparken de çalışanların tümüyle iletişim kurmak önemliydi. Grup içinde haberleşme dili İngilizce olmasına rağmen, genel amaçlı tüm basılı materyaller her ülkenin kendi lisanında hazırlanıp gönderiliyor ve bu ilkeleri destekleyici çalışmalar sürdürülüyor. Geçtiğimiz aylarda Heidelberger Zement, personel motivasyonuna ve· yaratıcılığına dayalı bir aktivite düzenleyerek, tüm çalışanlara, toplam 40.000 adet fotoğraf makinası gönderdi. Küçük hediyelerle de desteklenen bu aktivite ile tüm Heidelberger Zement çalışanları ortak bir amaçla hareket ederek yaratıcılıklarını kullanmış oldu. YALITIM: Çok uluslu, çok firmalı bir organizasyon yapısı içinde, Türkiye firması kendi iç pazarının çok özel koşullarında, kendi stratejilerini saptayıp yol alabilir mi? Açıkçası merkezden size çalışmalarınızın yönlendirilmesi konusunda dayatma oluyor mu? CEM BAKİ SİNAL: Her organizasyonun varoluş amaçlarından birine ilişkin olarak söylenen tek bir şey var; "her ülkede firmamız, verilen perspektif içinde karlı olsun." Sonuçta, biz, 3-5 yıllık değil, 100 yıllık bir firmayız. Sorunlu geçen 1-2 yıl için Türkiye'den vaz geçmek gibi bir düşünce şu an için mevcut değil. Almanya'danTürkiye'nin şartlarının bilinemeyeceği ve bizim yol göstermemiz isteniyor. Sonuç olarak, "ne yapılacağına ,siz kararvereceksiniz" şeklinde bir yaklaşım söz konusu. Kriz dönemi olmasına rağmen eleman çıkarmamız konusunda bir baskı almadık. Tamamen bizim sorumluluğumuza bırakıldı. Bu nedenle, kendinden emekli olup ayrılanların 5 2 YALITIM•AGUSTOS2001 dışında eleman çıkarmadık. Ana firmamızdan gelen bir olumlu yönlendirme de "ülkenizin kurallarına, etik değerlerine uyun" şeklindedir. Bu kapsamda, kimsenin uymadığı kurallara uymamız konusunda ciddi bir yönlendirme var. Çünkü dünyanın her yerinde yabancı şirketler mercek altındadır. Ulusal firmalara gösterilen hoşgörü, yabancı firmalara gösterilmez. Eğer bu dayatmaysa, evet, bu konulara çok dikkat ediyorlar. YALITIM: Yeni örgütlenme ile Optiroc'lar arasında Türkiye'nindurumu ve konumu ne oldu? CEM BAKİ SİNAL: Yeni örgütlenmedeki konumumuz gereği, direkt İsveç'e bağlıyız. Heidelber Zement'in Türkiye'de bizim dışımızda iki kuruluşu daha var. Sabancı ile ortak olduğu Akçansa ve Deitermann. Bir İsveç firması olan Optiroc, Kuzey İskandinav Çimento Grubu Scancem'e bağlıydı. Heidelberger Zement, Scancem'i satın alınca, bizim bağlı olduğumuz Optiroc Grubun sahibi Almanlar oldu. Optiroc da Scancem de çok karlı firmalar. Scancem satıldığı zaman, 100 yıllık tarihinin en karlı dönemiydi. Heidelberger Zement altında inşaat malzemeleri üreten başka firmalar da var. Örneğin, Maxit bir çok ülkede Optiroc'un rakibi. 1986 yılından beri Serpo olan firma ismimizi, Gru.bun kararı ile 2000 yılında Optiroc olarak değiştirdik. Ancak sektöre! olarak tanınmış olan Serpo'yu da markamız olarak kullanmaya devam ediyoruz. Optiroc, inşaat malzeme! .:rinde ağırlıklı olarak çimento es,slı ürünler imal edip satan bir firıra, fakat biz Optiroc Türkiye olarak, Serpo markası ile akrilik esaslı ürünler de üretiyoruz. Sibirya'dan Libya'ya kadar bu ürünleri satıyoruz. Grupta ülkeler arasında akrilik su bazlı ürünler konusunda en tecrübeli organizasyon olan Optiroc Türkiye, grubun bu konuda Ar-Gemerkezi oldu. Grup, firmalarına sadece finans olarak bakmıyor. Çok karlı bir firma olmayabilirsinizo,nlariçin kar;insan kaynakları, bilgi birikimi ve finanstan oluşuyor. Finans konusunda diğer ülkeler kadar olamasak da, diğer iki konuda grubun kuvvetli firmalarındanız. Bu da, çalışanların özverisiyle oluyor. YALITIM: Grup içi uluslararası toplantılarda bulunuyorsunuz, bizi nasıl gördükleri hakkında görüşünüz nedir? CEM BAKİ SİNAL: Dışarıdan bakıldığında, Türkiye'nin sanıldığı kadar hızlı toparlanamayacağı fikri oluşuyor. Grup, biraz daha fazla çalışmamızı ve kendilerinin de biraz daha sabırlı olmaları gerektiğini ifade ediyor. 1980 yılında İsveç'tede bir devalüasyon yaşandı ve bu devalüasyondan sonra yaptıkları ihracatla ülke ekonomilerini düze çıkardılar. Bizdeki devalüasyonun ihracaatı artırarak ekonomiyi düzeleceğini düşündüler. Türkiye'de böyle birşey olamadı, çünkü vergiler arttı, tüm girdilere, elektriğe, benzine hızla zam geldi. Sonuç olarak, Türkiye'nin 1-2 yıldan daha uzun bir toparlanma sürecine ihtiyacı olduğu düşünülüyor. Grubumuz açısından bakarsak; şu an Tü.rkiye korunması ve çalışılması gereken bir ülke ama bizim önceliğimizi kaptırdığımız Polonya, Bulgaristan gibi ülkeler var. Heidelberger Zement'in Optiroc'u satın alırken, Türkiye'yi de almak istemesi, ki bazı ülkeleri almadı, bizim 3-4 yıl önce, öncelikli olduğumuzun kanıtı. Yatırım konusuna gelince; krizin en kötü döneminde fabrikamızda hammadde hazırlama tesisimizi, yeni malzeme hazırlama bölümümüzü genişlettik. Eğitim salonumuzu bitirerek, işçilerimizin yemekhanesini düzenledik. Bu yatırımların tümünü kriz döneminde kabul ettirdik, başladık ve tamamladık. YALITIM: Optiroc Türkiye'nin Genel Müdürü olarak siz, Türkiye'nin içine

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=