Yalıtım Dergisi 24. Sayı (Mayıs-Haziran 2000)

dosya luşunun baskısı altında kalan şantiye şefi, diğer yandan da yapı ve yapım maliyeti açısından müteahhidin basıncı altında kalacaktır. iki güçlü ve birbiri ile aslında çıkarlar açısından çelişkili görülen bu iki grubun arasında, sınırlı ücrete sahip bir meslek adamının sıkışmasının ne gibi sonuçlar doğuracağı da endişe edilmesi gereken bir başka konu olarak karşımıza çıkacaktır. Aşikardır ki yapı denetim kuruluşu genellikle maliyet ile çelişen seyleri isteyip kaliteyi ön planda tutarken, müteahhit tersi yönde maliyeti en önemli parametre olarak görecek ve düşmesi için kaliteden taviz verilmesini isteyecektir. KHK'nin 15. maddesinde yer alan ruhsat ve eklerine aykırı yapılan yapı bölümleri başlığında, yapı müteahhidinin yapı denetim kuruluşunun icraatına 'itiraz hakkı' ise yapı denetim komisyon ve üst komisyonlarında beklenmedik bir bürokrasi birikmesine neden olabilecek gibi görünmektedir. ihtilafların ve itirazların artması, komisyonların işleyişi için ciddi bir yük olacaktır. Ülkemizdeki 'kaçak inşaat ilavelerinin' nerede ise bir alışkanlık, hatta gelenek haline geldiği düşünüldüğünde, müteahhidin itiraz haklarını değerlendirmesi sonucu, çok kısa sürede yazışma kabarıklığının komisyonların karşısında belireceğini görmek gereklidir. Bir başka çelişkili gözüken konu ise, yapı denetim kuruluşlarının yapı kullanma iznini takiben yapının taşıyıcı sistemindeki hasarlardan 1O ve taşıyıcı olmayan kısımdaki hasarlardan 2 yıl süre ile sorumlu olmasıdır. Bu süreç olarak hayli kısa bir dönemi kapsamaktadır. Özellikle 1O yıl birşey olmayan taşıyıcı sistemin bir daha yapı ömrü boyunca bir hasara uğramayabileceği görüşü çok inandırıcı değildir. Bu KHK nin afet amacına dönük çıkarıldığı düşünüldüğünde, bu sürelerin özellikle taşıyıcı sistemi kapsayan kısmının daha uzun tutulmasının gerekliliği açıktır. Bu süreyi aşan sorumlulukların ise ne3 8 YALITIM• HAZiRAN 2000 dense müellife bırakılması öngörülmüştür. Yapının yapılmasından 1 O yıl sonraki oluşabilecek yapı hasarlarının sadece dizayna bağlı olarak gerçekleşebileceğine ilişkin bu KHK ile getirilen parametre bilim çevrelerinde tartışılmalıdır. Bu KHK'nin müellifler ile ilgili nerede ise yok denebilecek atıflarda bulunması da bugüne kadar bu alanda ençok sorumluluk almış büyük bir grubun konunun kapsamı dışında tutulmasını gündeme getirmiştir. Oysa meslek adamının eğitiminden başlayan daha kapsamlı paketlerin müelliflik ile birlikte değerlendirilmesi daha yararlı olabilecektir. Ancak pratik gereklilik düşünülerek tüm problemlerin sadece kontroldan kaynaklandığı öngörüsü ile kısıtlı kalındığı endişesini de yaratmaktadır. Yerel Yönetimler ve inşaat Denetimi, imar Uygulamaları Açısından Bu KHK 3194 sayılı yerel yönetimler yasasının 22 inci maddesi bakımından yerel yönetimlerin imar faaliyetlerini yönlendirici olma özelliğini bütünü ile olmasa dahi oldukça zayıflatmakta, plan ve karar mekanizmalarında olmasa bile, denetimde, yerel yönetim yerine şirketleşmeyi esas almaktadır. Bu durum, imar uygulamalarında özellikle bina ölçeğindeki denetim bakımından belediyeleri, sadece denetim firmalarının yeddi emini olma durumuna getirmiştir. Oysa pek çok yıkım görmüş örnekte, imara yanlış bölgelerin açılması gibi planlama eksenli denetim zaafiyetleri, bu kararname kapsamı dışında kalmıştır. Öte yandan bu kararname ile sıkılaşan yapı denetimi sonucu kaçak yapılaşmanın artabileceği ve bu duruma sürecin dışında bırakılan yerel yönetimlerin, umursamaz tavır alabilecekleri endişesi de yerinde durmaktadır. Yapı denetim üst komisyonları ve illerdeki komisyonların oluşumunda bilim çevrelerinin hiç yer almadığı görülmektedir. Ayrıca 24060 sayılı resmi gazetedeki yönetmeliğin Sinci maddesinde yapı denetim komisyonlarının oluşumunda "merkez ilçe belediye başkanı veya görevlendireceği teknik temsilcisi " ifadesinde teknik temsilcinin niteliği belirsizdir. Belediye başkanlarının, hele 50.000 nufusun üzerindeki nufus olan ilçelerde, bu kurullara katılma zorlu~u çekeceği açıktır. Dolayısı ile teknik temsilcinin niteliği önem kazanmaktadır. Sonuç: Deprem gibi parametreleri oldukça karmaşık olan afetlere karşı önlemlerin sadece kontrolluk konsepti ile sınırlı . kalmaması dileğimizdir. Bu konunun özellikle inşaat sektörünün mali kaynakları, meslek adamı ve yapı sektöründe çalışan meslek sahiplerinin aşırı gelir düşüklüğü, konut standartlarının olmayışı, konut edinme biçimleri ve kredi olanakları, ülke ve bölge planlamasının genel durumu ile mimarlıkmühendislik eğitimi ve deprem konusundaki araştırma olanak ve bütçeleri gibi önemli unsurların da önlemler paketi içinde yer alması kuşkusuz yararlı olacaktır. Kaynaklar 1. Resmi Gazete, Sayı: 24016, 10/04/2000, Yapı Denetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Yürütme ve idare Bölümü ss:1-12. 2. Resmi Gazete , Sayı:24060, Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği, Yürütme ve idare Bölümü, ss: 1-38. il

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=