BAU Teknolojileri Dergisi 11. Sayı (Eylül-Ekim 2023)
54 BAU TEKNOLOJİLERİ • Eylül-Ekim / 2023 yıllık işletme maliyetleri ciddi biçimde düşebiliyor. d) Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı ilk yatırımı ar- tırsa da bu sistemler kendilerini kısa sürede geri ödeye- bilir. Fakat bunun için uygun alanlara ve mimari plan- lamaya da ihtiyaç vardır. e) Doğal aydınlatma fotoelektrik sensörler, ilave kablola- ma, otomatik kontrol sistemleri ilk yatırm maliyetlerini artırabilir. Buna karşın mimariye bağlı olarak bu sistem- ler işletme maliyetlerinde önemli azalmalar sağlayabili- yor. f ) HVAC sistemlerinde ısı geri kazanım sistemleri, değiş- ken debili havalandırma, ısıtma soğutma sistemleri ile bunların otomasyonu vb. ilave yatırım gerektirebiliyor. Fakat bu sistemler işletmede enerji maliyetlerini önemli ölçüde düşürüyor. Dahası diversity olanağı söz konusu olduğu için klima santralleri, chillerler ve kazanlar gibi ekipmanların kapasitesi düşürülebiliyor (bu da daha ilk yatırımda maliyet düşüşü sağlıyor). g) Bina otomasyon sistemleri, enerji ölçüm izleme sistem- leri ilave yatırım maliyetleri oluşturur. Ancak günümüz- de artık bu sistemler olmadan (konut dışı) bir binanın verimli ve konforlu biçimde işletilebilmesi düşünüle- mez. h) Az su tüketen sıhhi tesisat ürünlerinin fiyatları diğerleri- ne göre daha pahalıdır. Ancak bunlar işletme sürecinde önemli derecede su tasarrufu ve konfor sağlıyorlar. i) Sürdürülebilir bina tasarımı için ilave uzmanlar, enerji simülasyon programları, hesaplamalı akışkanlar dina- miği (CFD) programları, optimizasyon programları, maliyet analiz programlarına vb. ihtiyaç vardır. Bunla- rın bir ilk yatırım maliyeti olsa da binaya oldukça değer katıyorlar; düşük işletme maliyetleri ve yüksek konforlu ortamlar sağlıyorlar. j) Yapım aşamasında kirletici kimyasallar, mantar, bakteri vb. içermeyen malzemelerin seçilmesi gerekiyor. Bunlar bir miktar maliyeti artırabilir ama binaya önemli ölçüde değer katar, insan sağlığının korunmasına ve daha dü- şük sağlık giderlerine katkı sağlar. Özetle bina ömürlerinin 50 yıl, binalarda kullanılan te- sisat sistemlerinin teknolojik ömürlerinin 20-30 yıl olduğu dikkate alınırsa, yukarıda örnekleri verilen yüksek verimli sistemlerin ömürleri boyunca tükettikleri fosil tabanlı yakıt tüketimini ve işletme giderlerini önemli ölçüde azaltırlar. 5. Sonuç ve Değerlendirme 1) Türkiye’de yapılan binaların %90’ından fazlasının yap- sat müteaahit mantığı ile yapılan apartman mimarisi binalardan ve TOKİ mimarisi binalardan oluşuyor. Şe- hirlerin cevresel koşulları da buna göre şekilleniyor. Bu sebeplerle Türkiye’de kayda değer sürdürülebilir bina yapılamadığını söyleyebiliriz. Yani çok konuşulmasına rağmen Türkiye’de gerçekten sürdürülebilir bina tasa- rım ve yapım kültürü olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü, yukarıda açıklandığı üzere, bunun için farklı disiplin- lerde yüksek düzeyli bilgi birikimine sahip uzmanların birlikte ve entegre olarak çalışması gerekiyor. Fakat şu anda iktidarın politikalarının bir sonucu olarak Türki- ye’de liyakata ve yeteneğe değer veren ortam yok. Bu sebeple bırakın yeni uzmanlar yetişmesini, gelecek vaat edebilen/yetişmiş mevcut genç mühendisler ve bilim insanları yurt dışına gidiyor, gitmeye çalışıyorlar. Baş- taki ise giderlerse gitsin diyor. Öte yandan yaklaşık 40 yıldır binalarda verimlilik alanında çalışan bir mühendis olarak yüksek düzeyde bilgi sahibi sahip uzmanların bir arada çalışması ile gerçekleştirilen bina sayısının çok az olduğu kanaatindeyim… 2) Binalarda sürdürülebilirliğin belgelenmesinde kullanı- lan ve yukarıda açıklanan LEED Sertifikasyon sistemi ABD’de bu ülkenin standartları, mühendislik ve inşaat kültürüne uygun olarak geliştirilmiştir. BREEAM ise İngiltere standartlarına ve inşaat kültürüne uygun ola- rak geliştirilmiştir. Bu sistemler teknolojinin gelişimine göre de sürekli olarak güncellenmektedir. Diğer yandan, teorik olarak bilim ve teknoloji her yerde aynıdır ve tüm dünyada uygulanabilir. Fakat uygulamada durum böyle olmuyor. Örneğin Türkiye dünyada en çok LEED serti- tikasına alan binalara sahip ülkelerden biris olarak görü- nüyor. Acaba bunlardan yüzde kaçı sertifikada sağladığı iddia edilen özelliklere sahiptir? LEED sertifikalı, Pasif Haus gibi yüksek performans hedefleyen bazı binaların mekanik tesisat projelerinin yapılması, inşaat süreci, test devreye alma süreci ve işletme süreçlerinde bulun- dum. Edindiğim deneyimler, bina sahiplerinin çoğu kez gerçekten sürdürülebilir (yüksek performanslı) bina yapma niyetinde olmadıkları ve sadece sertifika almak amacında oldukları yönündedir. Bunun yanında, Tür- kiye’de sürdürülebilir binalarda amacına ulaşılamaması- nın önemli sebeplerinden bir diğeri de proje ekiplerinin bu amaca uygun kurulmaması, proje bedellerinin düşük olması, hiç deneyimi olmayan kişilerin proje kadarola- rında yer almasıdır. Ayrıca müteahhitler de bu konulara genellikle aşına değiller. Bütün bunlar çoğu kez yapılan binanın LEED sertifikasyonun gösterdiği özelliklerden uzak olmasına sebep oluyor (ama sertifika alınabiliyor). 3) Son olarak (tekraren) şunları söyleyebilirim: Joan Mal- colm, The Journalist and tha Murderer adlı kitabına “ aptal olmayan veya kendi kendine hayran olmayan her MAKALE
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=