BAU Teknolojileri Dergisi 3. Sayı (Mayıs-Haziran 2022)
CEPHEDER / Başkan U zun süren bir pandemi ve sonrasında küresel ölçekte ortaya çıkan, tedarik zincirlerinde ve hammadde üretiminde yaşanan uzunca bir dengelenme ve belirsizlik döneminin ardın- dan yeni yıla umutla başladık. Bu yılın ilk yarısında, değişen ve eklenen olumsuz gelişmelerle bu etkiler pek de azalmadan devam etmektedir. 2022’de dünyadaki gelişmelerin de etkisiyle, inşaat sektörü paydaşlarını maalesef bu yıl çok zor bir süreç bekliyor. İnşaat sektörünün 2022 yılı gündemini, artan ve tüketicilerin ulaşmakta zorlandıkları konut fiyatları oluş- turacak. Sektörün ana sorunu olarak öne çıkan fiyatların direkt bağlı olduğu konut kredi faizleri, maliyet artışları ve azalan konut arzı, önümüzdeki ayların belirleyicisi olacak. Özellikle maliyet enflasyonu ile yükselen inşaat maliyetleri yeni üretilen konut talebini ister istemez bas- kılamaktadır. Tarihsel veriler, tüketicilerin konut kredisi kullanmakta istekli olmadıkları dönemde ikinci el konuta ilgi gösterdiklerini göstermektedir. 2021 yılının son iki ayında banka kredisi ile alınan ikinci el konut sayısı art- masına rağmen yılın tamamında yeni konutlara talebin beklenenden düşük kalması riski, yatırım amaçlı ve yurt dışı yabancılara satışların desteği ile belirli bir seviyede tutunmayı başarmıştır. Aynı zamanda kamu bankaları üzerinden kullandırılan düşük faizli konut kredisi ilgi görmesine rağmen özel bankaların konut kredisinde faiz indiriminde istekli olmamaları, ekonomideki likidite sıkıntısı ve maliyet artışları, yeni yapılan konutların satı- şında daralma tehlikesinin sürmesine neden olmaktadır. Konut ve barınma talebinin karşılanmasının tek yolu, fiyatların erişilebilir seviyede olacağı şekilde arzın genişletilmesi; yani yeni projelerin acilen devreye girme- sidir. Pandemi sonrasında yaşam beklentileri ve değişen çalışma pratikleri ile beraber ortaya çıkan beklentilerin yeni yaşam alanları üretilmesine katkısı olmaya devam edecektir. Ülkemizin bu konuya yaklaşımında ticari çıkarlardan arındırılmış bir kentsel planlama ve kentsel dönüşüme ihtiyacı olduğunu düşünmekteyim. Atılması gereken en önemli adımın, inşaatın ana girdisi olan proje sahasının uygun maliyetle temini olduğunu düşün- mekteyim. Bununla paralel inşaat yapımında kullanılan malzemelerdeki fiyat istikrarının en azından orta vadede sağlanması ve genel inşaat maliyetinin kabul edilebilir seviyede sabitlenmesidir. Kentsel dönüşüm ve kentsel planlama ile kazanılacak yeni alanlar uygun maliyetli arsa sorununa çözüm ola- bilecektir. Özellikle, deprem riskinin maalesef önceliği- mizden düştüğü İstanbul ve İzmir gibi kentlerdeki halen riskli olan binaların; Çevre, Şehircilik ve İklimDeğişikliği Bakanlığı ile yerel yönetimlerin beraber hazırlayacağı uzun vadeli kentsel dönüşüm ve planlama hedefleri doğ- rultusunda gerçekleştirilecek projelerle yenilenmesinin, alt gelir gruplarının da ulaşabileceği konut üretilmesine katkıda bulunabileceğini düşünmekteyim. Böylece hem deprem riski sürdürülebilir bir şekilde azaltılabilir hem de daha ucuz maliyetli konut arzı sağlanabilir. Son yıllarda artarak uygulanmış olan kat karşılığı modeli, kanımca artık yeterli katma değer sağlayan bir yöntem değildir. Bunun için yapılan imar artışı; şehir planlaması ve çevre üzerinde olumsuz etkilerinin yanında projenin imalat maliyetinin yaratılan değerin üzerine çıkma riski modelin sürdürülebilir olmaktan çıkmasına neden olmuştur. Bunun yerine bina sahiplerine direkt devlet desteği sağlanarak, imar artışına gitmeden ve kentsel plana uygun projeler geliştirilmesinin daha yararlı olacağını düşünmekteyim. CENGİZHAN OKUR CEPHEDER Yönetim Kurulu Başkanı 37 BAU TEKNOLOJİLERİ • Mayıs-Haziran / 2022 Değerli Okurlar,
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=