söyleşi 11 Türkiye de mimarlık insanlığın hizmetinden çıkmış betonarme tanrısının hizmetine girmiştir." çıkmış betonarme tanrısının hizmetine girmiştir. Mimarlık Odaları başka bir şey düşünememişler, bizim asıl görevimiz neydi? insanlara barınak yapmak mıydı, betonarme bina yapmak mıydı? Bu soruyu sormamışlar bile. Sonunda bu felaket ortaya çıkınca tapınılan tanrının yapay bir tanrı olduğu ortaya çıktı. Bu gün hala betonarme kaliteli olsaydı bu felaket olmazdı tartışması yapılıyor olması bir çok şeyin farkına varılmadığını gösteriyor. Bu felaketin baş mimarı mimarlardır. itiraz edeceklerini biliyorum, sadece mimarlar mı suçlu kalfalar, müteahhitler, bürokratlar, yerel otoriteler çok mu masum diyeceklerdir. Adana depreminden sonra A.M.M.O.' nın yayımladığı bir broşürde yazılanlar çoğunluğun düşüncesi ise eğer ben düşüncemde ısrarlıyım. insanların doğaya zarar vermeden yaşayabilmelerini sağlayan bilim teknolojisi varken ve biliniyorken hala betonarmenin yaygınlaşmasını nasıl sağlarız diye düşünülmesi, insandan kopukluk hissinin çok gerçek olduğunu düşündürüyor. Çeliği gündeme getirdiğimizde ise, biz çeliği bilmiyoruz, yeterince uygulamasını görmüyoruz.yeterli vasıfta çelik yok sızlanmaları inandırıcı değil. Aslında mimarlar şunu söyleyebilmeliler; Biz ülkemizin koşullarını ve özelliklerini göz ardı ettik. Denetlenmesi mümkün olmayan, iyi mi kötü mü yapıldığı denetlenemeyen, bilen bilmeyen herkesin iki kürek ile girişebileceği inşaat yapma "tekniği" ne alternatif hiç bir şey üretmedik. Şimdi alelacele çelik yapı nasıl yapalım öğrenelim, Japonya'dan teknik getirelim, Amerika'dan uzman getirelim tarzında kısa yollu, işin kolayına kaçan çözümler peGelişimci Mimarlar ekibi bir arada. Birgül Akay, ilke Erdem, Orhan Baltacıgil, Gökhan Kılınçkıran. şinde koşulacaktır. Bir de şu tehlike var; Beton tanrısı öldü, yaşasın çelik tanrısına dönüşebilir işler. Neden aklımıza Anadolu da bin yıllardır kullanılan yapı teknikleri nelermiş diye bir soru gelmiyor. Ege Üniversitesinden yeni mezun mimarlarla tanıştığımda onlara şunu sormuştum: "Siz her halde Efes'e, Prıene'e sık sık gidiyordunuz değil mi?" Yüzüme şaşkınlıkla bakıp "Hayır, gitmedik" dediler. Oysa ki Prıene bu gün ayakta duran dünyanın en önemli şehircilik maketi, o kentin taşınma öyküsü de biliniyor. Önceden planlanarak yapımına başlanılan kentin aşağıda, ovada halk bitmesini beklemiş. Miletos'un dama planı Amerika'nın birçok kentinde ödün verilmeden uygulanmış. Dünyada hala en mantıklı kent planı olarak kabul edilen bu sistemin yaratıldığı ülkede yaşıyoruz. Japonların metabolizmacı mimarlığından söz edilir ama onun da ilk örneği bizim topraklarımızdaki Kapadokya'dır. Bütün yer altı kentleri her türlü insan ihtiyacının (ibadetten, savunmaya, havalandırmadan, besin saklamaya kadar) karşılandığı insan eli ile kayaların özelliklerinden yararlanarak yaratılmış yaşam alanlarıdır. Horasan harcı ile dünya şaheserlerinin yapıldığı bir ülkeyiz. Ayasofya bunun en güzel örneği. Bütün bu tecrübelerden yararlanmamız gerekirdi. Evet, horasan harcıyla gökdelen yapılmaz -ayrıca yapmak gerekir mi? - ama iki katlı evi bile betonarmeden başka türlü yapmak mümkün değilmiş gibi bir kabullenme var bizde. Son deprem gösterdi ki yığma binalar ayakta kalırken kolon kiriş ile yapılmış iki katlı binalar bile yıkıldı. Artık bizim hazıra konmacılıktan kurtulup, özgün yeni teknolojiler üretmemiz gerek. Tarihte bunu yapabildiysek yine yapabiliriz. Amerikalının önerisi, Japonun tekniği kendi koşullarında ve yaşam biçiminde doğru olabilir ama aynen almak bize uygun olur mu? Amerika'da geleneksel olarak büyük arazilerde tek evlerde oturmak tercih edilen bir yerleşim biçimidir. Japonya'da arazi kıtlığından küçücük alanlardan bile en yararlı yerleşim birimleri üretilir. Bizde ise artçı depremin birazcık şiddetlisinde bile aile büyükleri hemen uzak akrabaları da çağıralım, öleceksek birlikte ölelim diyebiliyorlar. Hala cemaat düzeyinde yaşayan ve bundan hoşlanan bir toplumuz, bu da bizim gerçeğimiz. Sapanca'da ki yazlık evler boş duruyor, insanlar kışın ben ne yaparım tek başıma orada diyorlar ve çadırda yaşamayı sürdürüyorlar. Dolayısıyla dışardan gelecek teknolojilerin bizim geYALITIM • EKİM 1999 4 5
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=