Yalıtım Dergisi 196. Sayı (Mart-Nisan 2021)
32 Yalıtım / Mart-Nisan 2021 yalitim.net İklim Krizine Neler Yol Açtı? Isıtma ve soğutma faaliyetlerinden en temel ihtiyaçları- mızı karşılamaya kadar hayatın her evresinde enerjiye ihtiyaç duyuluyor. Bu enerji ihtiyacı kimi zaman elektrik enerjisi ile sağlanırken, özellikle ısıtma amacıyla doğalgaz, fosil yakıtlar, petrol gibi doğal kaynaklara da gereksinim duyuluyor. Özel- likle günümüzde enerji pazarının %80’ini halen fosil yakıtla- rın oluşturması nedeniyle bu kaynakların ısıtmada kullanımı, atmosfere karbondioksit gibi kirletici gazların salınmasına ve sera etkisini artırmada rol oynuyor. Uzmanlara göre önümüzdeki yıllarda iklim değişikliğinin etkisi gerek Türkiye’de gerekse dünyanın diğer bölgelerinde çok daha fazla hissedilecek. Bu nedenle atılacak her adımda iklim değişimini hesaba katmak gerekiyor. Gelecekte çok daha büyük sorunlarla karşılaşılmaması için daha fazla geç kalınmadan hazırlıklara başlanması şart. Pandemi Dönemi Doğaya Nefes Aldırdı 11 Mart 2020 itibari ile ülkemizde çıkan ilk koronavirüs vakasının ardından artan pandemi önlemleri çerçevesinde evde kalınan süre 1 yılı buldu. Bu süre zarfında çoğu iş yeri evden çalışma düzenine geçti, okullar online eğitime başladı, sosyal hayatta da kısıtlamalar ve alınan tedbirler neticesinde evlerde kalındı ve araç/toplu taşıma kullanımı azaldı. Uçaklar, otobüsler gibi şehirlerarası ve uluslararası seyahat aktiviteleri- nin de kısıtlanması/azalması ile doğaya salınan kirletici gazların büyük oranda azaldığı görüldü. Dolayısıyla doğa bu dönemde nefes aldı, yenilendi. Pandemi dönemi nedeniyle, yaklaşık bir yıldır yaşanan olumsuzlukların neredeyse bir ödülü gibi, hava kirliliğinde 2019 ve 2018 yıllarına kıyasla %25-30’lara varan bir oranda azalma meydana geldi. Benzer şekilde kısa çalışma düzeni nedeniyle azalan iş yükü ve mesai süreleri, endüstriyel tesislerde de iş sürelerinin azalmasına ve dolayısıyla üretim faaliyetlerinin azalarak, bu faaliyetler sonucu doğaya salınan kirletici gazların da azalmasına neden oldu. Normalleşme adımlarının tartışıldığı bugünlerde, yapılacak ilk adım evde kalınan süreç dolayısıyla azalan hava kirliliğinin azalması avantajını sürdürmek yönünde olmalı. Tüm dünya insanlarında oluşacak toplam bir sürdürülebilirlik bilinci ile doğal enerji kaynaklarının tüketilmesinin azaltılması gerekiyor. Enerji kaynaklarının az kullanılmasındaki en büyük rolü yalı- tımlı ve hatta mümkünse sıfır enerjili binalarda yaşayabilmek mümkün kılıyor. Ülkemizden yola çıkıldığında; mevcut yapı stokunun %80’inin yalıtımsız olduğunu görülüyor. Yaşamın her alanında, kullanılan beyaz eşyalarda bile enerji verimli ürünler almaya özen gösterirken; evlerin dış cephe yalıtımlarını doğru şekilde yapmamak, enerjinin havaya uçmasına neden oluyor. Evlerin içi yerine atmosferi ısıtmaya bir son verilmesi gere- kiyor. Enerjiden tasarruf ederek kişisel bütçenin korunması, doğal kaynakların tüketimini azaltarak sürdürülebilirliğe katkı sağlanması ve dünyanın daha az kirletilerek iklim krizine dur denebilmesi için mevcut tüm binaların yalıtımlı hale getirilmesi, enerji bakımından dışa bağımlı ülkemizin kalkınmasına da fayda sağlayacaktır. Daha Kalın Yalıtım, Daha Çok Tasarruf Yalıtım uygulamalarında seçilen ürün tipi kadar ürünün kalınlığı da yalıtım performansına etki ediyor. İklim koşul- larına uygun olarak seçilecek doğru kalınlıkta yalıtım mal- zemesi ile yapılacak yalıtım, çok daha fazla tasarruf imkânı sunuyor. Başlangıç maliyetini düşürmek için genellikle daha ince kalınlıklarda seçilen yalıtım malzemeleri, ileriye dönük bakıldığında edilecek tasarrufu azaltarak maliyetin aslında çok daha büyük olmasına neden oluyor. Ülkemizle aynı iklim kuşağındaki gelişmiş dünya ülkelerinde 15-20 cm kalınlığında yalıtım malzemeleri kullanılırken, ülkemizde ise bu kalınlıklar ortalama 3-5 cm arasında kalıyor. Bu da enerjide dışa bağımlı olan ülke ekonomimize büyük darbe vuruyor. Enerji tüketimini azaltmak ve doğal kaynakları korumak için en iyisi “kalın” yalıtım malzemelerinin seçilmesidir. n GÖRÜŞ
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=