Yalıtım Dergisi 186. Sayı (Eylül 2019)

yalitim.net 22 Yalıtım / Eylül 2019 PORTRE & RÖPORTAJ Çöp depolama alanlarında 5 yıl içerisinde arıtma tesisinin yapılmaması gerektiğini düşünürüm. O dönem yaptığımız bilimsel araştırmalar da bunu desteklemiş ve yatırımı hayata geçirmemiştik. Daha sonraki yıllarda da sızıntı suyu arıtma tesisleri kuruldu...” 1997, “YALITIM YILI” ILAN EDILMIŞTI “Binalarda yalıtım ve enerji verimliliği önem arz ediyor... İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Çevre Koruma Daire Baş- kanı iken 1997 senesini Yalıtım Yılı olarak ilan etmiştik. Hava kirliliği konusunda çalışmalar yapılırken, binalarda aşırı derece enerji tüketildiğini gözlemliyorduk. İstanbul’daki binaların çoğunun yalıtımsız olduğunu tespit ettikten sonra TSE 825’in revize edilmesi gerektiğini belirlemiştik ve Enerji Bakan- lığı bizim de görüşümüzü alarak revize etmişti. Yalıtım Yılı kampanyamız uygulamada başarılı olmuş ve yeni binalarda yalıtımın yapılması sağlanmıştı. Ancak TSE 825’in günümüzde yeniden revize edilmesi gerekiyor. Binalarda Enerji Kimlik Belgesi’nin ve kimlik belgesi veren mühendislik dallarının da gözden geçirilmesi şart...” ÜNIVERSITEYE DÖNME KARARI ALDIM “2002 yılına kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Çevre Koruma ve Geliştirme Daire Başkanı olarak görevime devam ettim. Ali Müfit Gürtuna’nın başkanlığı döneminde ise uygun olmadığını düşündüğüm bir proje kararında ısrar edilmesi üzerine üniversiteye dönme kararı almış ve bir sene Yıldız Teknik Üniversitesi’nde çalışmalarda bulunmuştum. Diğer taraftan belediyede çalıştığım süre benim için oldukça faydalı olmuş, bürokrasiyi öğrenmiştim...” ÇEVRE MEVZUATINI AB NORMLARINA ENTEGRE ETMIŞTIK... “Sonrasında, dönemin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin daveti üzerine Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesine müsteşar yardımcısı olarak göreve başladım. Avrupa Birliğine giriş yönünde önemli adımların atılmaya çalışıldığı o dönemde çevreyle ilgili çok az mevzuat bulunuyordu ve çoğu da AB normlarına uygun değildi. 2002 ile 2007 yılları arasında arkadaşlarla birlikte yapmış olduğum çalışma sonucunda mev- zuatları AB normlarına entegre edecek şekilde tamamlamıştım. AB ile en fazla uyum sağlandığı ve mevzuatın çıktığı dönem de bu dönem olmuştur. O dönemde ülke olarak AB’ye girme yönünde ciddi hedeflerimiz bulunuyordu. Tam üyelik gerçek- leşmese dahi AB standartlarını yakalamak önemliydi. Fakat bu süreçte, AB üyeleri doğrudan söylemiyorlardı ama tam üyeliğin gerçekleşmemesi için çok farklı adımlar da atıyorlardı. Yaptığımız düzenlemelerin çok büyük çoğunluğu AB normları seviyesindeydi, mevzuatın neredeyse tamamını uyumlaştır- mıştık. İstekliydik, çalışıyorduk fakat bizden çok daha düşük standartlara sahip ülkeler Avrupa Birliğine girmesine rağmen bizim AB’ye girmemiz mümkün olmadı. Bununla birlikte mev- zuatı tamamladık, ilk defa strateji belgeleri ve uyum belgeleri yayınlandı. Belediyelerle gayet iyi çalışmalar yürütüldü. Tüm bunlar ülke için büyük bir kazanım aslında...” HATAY’DAN MILLETVEKILI SEÇILDIM “Bakanlıktaki görevimin ardından siyasete atılmaya karar verdim ve 2007-2011 yılları arasında Hatay milletvekili olarak TBMM’de görev aldım. Meclis’te Çevre Komisyonu Başkanlı- ğını da yürüttüm. O dönem Hatay’da bir OSB kurulması için büyük çaba sarf etmiş ve bunu hayata geçirebilmiştim. Ayrıca Hatay’da meslek sahibi olmayan çok sayıda genç bulunuyordu. Tanıdığım sanayicilerle bir araya gelerek, bu gençlerin eği- time tabi tutulup meslek sahibi olmalarını sağlamak amacıyla görüşmelerde bulunmuş ve bu görüşmelerden olumlu sonuçlar almıştım...” MÜSTEŞARLIĞIMDA ŞEHIRCILIK, ÇEVRE VE TAPU KONULARINA ODAKLANDIM “Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin tek- lifiyle 2014 yılının Ocak ayında Bakanlıkta Müsteşar olarak göreve başladım. Müsteşarlığım süresinde şehircilik, çevre ve tapu konularıyla ilgileniyordum. O dönem özellikle tapu konusunda önemli adımlar atıldı. Şu an bir vatandaş, alacağı bir gayrimenkulle ilgili tüm detaylara internet üzerinden rahatça ulaşabiliyor. O dönemde çok önem verdiğim ve yasa- laşmasını istediğim konulardan biri de ‘Değer Artış Payı’ydı. Bu yasa çıkar ve uygulanırsa, alınan bir mülkün değerinin zaman içerisinde çok fazla artması durumunda, mülke sadece yıllık enflasyon artış oranı kadar değer belirlenebiliyordu. Bunun üzerinde yapılan satışlar devlete vergi olarak aktarıl- masını hedefliyordu. Birçok AB ülkelerinde ve ABD’de durum böyledir. Örneğin 100 bin TL bedelle bir mülk alındı. Zaman içerisinde farklı sosyal ve ulaşım imkanlarının gelmesiyle değeri 1 milyon TL seviyesine kadar ulaştı. Eğer bu mülk satılmak istenirse, sadece yıllar içerisinde enflasyon farkı kadar artış yapılabiliyordu. Bu farkla birlikte 200 bin TL olduğu düşünü- lürse, 800 bin TL devlet değer artış payı olarak gidecekti. Ülke Mogan Gölü temizleme çalışması

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=