Yalıtım Dergisi 186. Sayı (Eylül 2019)
Yalıtım / Eylül 2019 21 yalitim.net kendisini yavaş yenilemesi nedeniyle yerleşimin olması ve atıksuyun Haliç’e ulaşması engellenmiş. Kırım Savaşı’nda ise ilk yerleşim açılmış ve özellikle 1950 yılında Fransız bir şehir plancının yapmış olduğu planlama sonucu kirlenme süreci başlamış. Mezbahane ve tekstil gibi kirli üretim tesislerinin de Haliç etrafından kurulması kirlenme sürecini hızlandır- mış. Haliç üzerine dubalı köprülerin yapılması suyun kendini yenilemesini engellemiş ve kirlenmeyi hızlandırmış. Bizim yaptığımız ilk adımlardan birisi ise bu tesisleri kapatarak kaynakları kurutmak ve Valide Sultan Köprüsü’nü bakıma alarak ve dubaları yana çekmek açmak olmuştu. Özellikle Çevre Mühendisliği bölümünde eğitim alan öğrencilerin ve denizle ilgili çalışan mühendislerin Haliç’in geçirmiş olduğu süreci incelemesi oldukça faydalı olacaktır; çünkü Haliç’te tüm mühendislik dallarıyla ilgili uygulamalar hayata geçirilmişti...” DIĞER BIR ÖNEMLI SORUN ÇÖPTÜ... “İstanbul’daki diğer önemli bir sorun çöp konusuydu. Konunun uzmanı olan kişilerle çalışarak çöp sorununun nasıl çözülmesi gerektiğini araştırmıştık. Bu çalışmalar sonrasında düzenli, uluslararası normlarda, biri Anadolu yakasında, diğeri ise Avrupa yakasında olmak üzere iki düzenli çöp depolama alanları yapmaya karar vermiştik. Şile yolu üzerinde yapılması düşünülen depolama alanında madenciler ile hukuki süreç- ler devam ediyordu. Tarafları bir araya getirdiğimde sonuç alınamamış ve iki tarafla özel görüşmelerde bulunmuştum. Sonrasında sahayı belirli bölümlere ayırma kararı almıştık. Böylece maden çalışmasının bittiği bir alanı düzenli çöp depo- lama alanı olarak kullanmaya başlarken, diğer alanda maden çalışması devam etmişti. Bu şekilde aradaki itilafı çözmüştük ve düzenli bir depolama alanı oluşturmuştuk. Kemerburgaz’da da sorunlar bulunuyordu ve günlerce süren müzakereler sonu- cunda depolama alanının kurulumunu gerçekleştirebilmiştik...” BIYOGAZ ÜRETIMI... “1997 yılında depolama tesislerinin kurulmasından sonra, beş yıl süresince sızıntı suyunu tankerlerle belediyenin atıksu arıtma tesisine, İSKİ atıksuyunun özelliğini bozmadan, arıtma birimine negatif etki yapmadan iletmeye başlamıştık. Düzenli çöp depolamasını hayata geçirmiştik; fakat Kemerburgaz, Hal- kalı, Ümraniye ve Yakacık’ta vahşi depolama alanları da bulu- nuyordu. Bu alanların hepsini incelemiş ve biyogaz üretiminin yapılabilme olanağını araştırmıştık. Çalışmalarımız sonucunda sadece Kemerburgaz’daki çöp sahasının biyogaz üretimi için uygun olduğunu görmüştük. Ardından Kemerburgaz’da 4.5 MW’lık üretim gerçekleştirecek bir tesis yapılmıştı. Vahşi depolamanın olduğu diğer alanları rehabilite etmiş ve bu sahaların 500 metre yakınında yerleşim yerinin yapılmamasını şart koşmuştuk. Bu süreçte yeni düzenli depolama alanları devreye girmiş ve tekniğine uygun bir şekilde işletilmeleri sağlanmıştı...” ORTADOĞU’NUN EN BÜYÜK KOMPOST TESISI İSTANBUL’DA KURULDU “Aynı dönemde çöp depolama alanında yapılan ayrıştırma uygulamasına da son vermiştik. Bazı belediyelerce çöp saha- sında ayrıştırma uygulaması hala devam ediyor. Bu çok tehlikeli bir durum; çünkü çıkan gazlar oldukça zehirli... Türkiye’deki çöplerde yüzde 50 oranında organik madde bulunuyor. Orga- nik maddelere çözüm üretmedikçe, çöp sahalarında tek başına çözüm üretebilmek mümkün değil. Bu sebeple Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun en büyük kompost tesisi İstanbul’da kuruldu. Fakat ne yazık ki bu tesis yeterli kapasitede çalışamıyor; çünkü yeterli miktarda organik atık ulaşmıyor. İstanbul’un 15 milyon tonluk atığının yaklaşık yedi buçuk milyon tonu biyobozunur organik atıklardan oluşuyor. Bu atıklar kompost tesisi için hammadde niteliğinde ve kompost, toprağı iyileştiren, suyu tutan yararlı bir yapıya sahip. Yine aynı dönemde biyobozu- nur organik atıkların dışında yüksek seviyede tıbbi atık da çöplerle birlikte depolama alanlarına geliyordu. Bu kapsamda söz konusu atıkların yakılması için de bir tesis kurulmuş ve tüm kamu ve özel hastane çalışanları eğitime tabi tutulmuştu. Ayrıca her belediyenin ayrı ayrı çöp taşımasının yüksek mali- yetlere neden olmasından ötürü, Türkiye’de çöp transfer (aktarma) istasyonunu ilk defa İstanbul’da hayata geçirmiştik. O dönem 6 istasyonun kurulumunu gerçekleştirmiştik. Çöp- lerdeki sızıntı sularının kirlilik oranının yüksek olmasından dolayı derelere aktarılması da mümkün değildi. Bu nedenle ilk olarak yaptığımız uygulama, yakın konumda bulunan kanalizasyon sistemlerine aktarmak olmuştu. Sonrasındaysa arıtma tesislerinin yapılması için gerekli planları hazırlamıştık. Genç atık depolama alanlarında sızıntı sularının KOİ’si 30 bin ya da 40 bin seviyesinde olur. Beş yıl içerisinde su KOİ’si 5 ila 6 bin seviyelerine inebilir. Bu nedenle projelendirmenin hangi değere göre yapılacağının belirlenmesi mümkün olmaz; çünkü KOİ değeri süreç içerisinde değişebilir. Gelen sızıntı suyunun türü ve debisi aynıyken, kirlilik değeri farklılık gösterebilir. Ümraniye’de çöp kayması sonucu oluşan çevre sorunu
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=