Yalıtım Dergisi 175. Sayı (Ekim 2018)
22 Yalıtım / Ekim 2018 yalitim.net DOSYA / Döviz Kurlarının Sektöre Etkileri Tedarik süreçlerinde nakliyeden başlayıp zincirleme olarak fark talepleri gelebiliyor. Aslında az etkilenen maliyet unsur- larında bile, psikolojik olarak etkilenip aşırı fark istenebiliyor. Firmalarımız kur dalgalanmaları nedeniyle önce beklemede kaldı ve sektör bir anlamda durdu. Daha sonra yüksek kurlar- dan teklifler verildi. Şimdi oturan kur bedelleri ile satış teklif ediliyor. Girdi maliyetleri netleşince fiyatlar da netleşiyor. İthal malzemelere katma değer konularak imal edilen ve sonra ihraç edilen ürünlerde ilk bakışta olumlu olan avantaj daha sonra kayboluyor. Türkiye’nin tamamen yerli ve milli hammaddeye, üretime ihtiyacı var. Devletimiz de bunu tespit etmiş durumda. Bunu gerçekleştirebilirsek önemli fırsatlar karşımıza çıkabilir. Kurlar, sanayi üretimine ve ticarete dayalı bir ekonomi ile stabil hale gelir. Fiyatı ucuz olan her malzeme ülkemize getirilirse ve Türkiye’de üretim yapan sanayicimiz fahiş fiyat- larla satış yapan firmalar olarak görülüp önyargılı davranı- lırsa piyasaya ithal malzemeler yerleşir ve yerli üretim son bulur. Önümüzdeki dönemde, döviz kurlarıyla beraber yerli üretime destek vermeye ve yerli ürünleri dünyaya satmaya odaklanmalıyız. Yoksa her kur dalgalanmasında ekonomimiz ve halkımız olumsuz yönde etkilenmeye devam edecektir. Rakamsal bir çalışma yapınca TL’nin Dolar karşısında bugünkü değerinin olması gereken değerinden az olduğu ortaya çıkıyor. Bu da kurlarda başka etkilerin olduğunu gösteriyor. AUSTROTHERM TÜRKIYE GENEL MÜDÜRÜ ÖZGÜR KAAN ALIOĞLU: “Daha verimli ısı yalıtım ürünleri teşvik edilmeli” Özellikle bizim gibi EPS’den mamül ısı yalı- tım malzemesi üreticileri için maliyetler içerisinde hammadde oranı çok ciddi bir yer tutuyor. Hammaddelerimizin de hemen hemen tamamı döviz üzerinden satışı yapılan ürünler. Bir kıs- mını yurtdışından ithal ediyoruz, bir kısmını da Türkiye’deki üreticilerden tedarik ediyoruz. Ancak Tür- kiye’deki üreticilerden tedarik ettiğimiz ürünler de döviz cinsinden fiyatlandırılıyor. Çünkü bu noktada önemli olan hammaddenin de hammaddesinin orijini ve kökeninin neresi olduğu. Bunun yanında diğer bir önemli gider kalemimiz de enerji. Enerji fiyatlarındaki döviz kuru bazlı artışlar da anında üretim maliyetlerimizi etkiliyor. Doğal olarak döviz kurlarındaki artış nerdeyse bire bir oranında üretim ve ürün maliyetimize yansıyor. Ancak biz maliyetlerdeki artışı tüketiciye kısmen yansı- tabiliyoruz. Bu sektörümüze ya da firmamıza has bir sorun değil. TÜİK enflasyon verilerine baktığımızda tüketici enflas- yonunun üretici enflasyonundan yaklaşık yüzde 10 oranında daha düşük olduğunu görüyoruz. Yani üreticilerin maliyetleri yaklaşık yüzde 30 oranında artarken bu maliyet ancak yüzde 20 oranında tüketicilere yansıtılabiliyor. Sebebi de tüketicinin alım gücünün düşüyor olması. Sanayicinin üretim maliyetlerindeki artışı satış fiyatlarına yansıtamaması, kısa vadede kar marjlarının düşürüyor, ancak bundan daha da önemlisi orta vadede firmaların işletme ser- mayelerinin erimesine yol açabilecek seviyelerde karsızlığa yol açma ihtimalini ortaya çıkarıyor. İçinde bulunduğumuz türbülans ortamından hızla sıyrılınması için, sanayi firmala- rının bu sürecin sonuna işletme sermayelerini kaybetmeden ve ayakta kalarak ulaşması çok büyük önem taşıyor. Döviz bazlı fiyatlanan ithal ürünlerin alımında tüketici artık zorlanıyor. Aslında bunu ithal ürünlere talepte bir düşüş olarak nitelemekten ziyade, alım gücünde bir düşüş olarak tanımlamakta daha büyük fayda var. Çünkü “ithal ürünlere talep azaldı” cümlesini kurarsak bunun karşılığı normal koşul- larda “yerli üretilen ürünlere talep arttı” dememiz gerekir. Ancak durum böyle değil. Sanayi üretim maliyelerinin artması, dolayısıyla tüketicinin alım gücünün düşmesi, hem ithal hem de yerli üretim ürünleri etkiliyor. Bu noktada beklentimiz, üretimi çeşitli devlet destekleri kapsamında olan ısı yalıtım ürünlerinin tüketimlerinin de gerekli mevzuat değişiklikleri ve devlet teşvikleri ile desteklenmesi ve bu sayede tüketici- lerin, daha verimli ısı yalıtım ürünlerini kullanabilmelerinin önünün açılmasıdır. Bir kısmı Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nda da yer alan, en etkili ve çabuk sonuç alınabilecek bazı aksiyonları 3 ana gurup altında şu şekilde toparlayabiliriz: 1- Isı Yalıtımı Uygulamalarında Karar Alma ve Hayata Geçirme Süreçlerini Hızlandıracak Hukuki ve Kanuni Altyapının Düzenlenmesi a. Apartman yönetimlerinin ısı yalıtımı projeleri ile ilgili karar alım sürecinin, genel kurul salt çoğunluğu ile sağlanabil- mesine imkan tanıyacak şekilde Kat Mülkiyeti Kanunu’nda değişiklikler yapılması. b. Isı yalıtımı projelerinden elde edilen enerji tasarruflarının, projelerin finansmanında teminat olarak kullanılabilmesi- nin sağlanması. 2- Enerji Kimlik Belgesi (EKB) Sahipliğinin Teşvik Edilmesi a. Daha önce 01.01.2020 tarihine ertelenen mevcut bina- lar için EKB sertifikasyonu zorunluluğunun kesinlikle ve mutlak suretle tekrar ertelenmemesi. b. EKB enerji verimliliği seviye ve sınıflarına bağlı olarak enerji dağıtım ve/veya tedarik şirketlerinin farklı enerji birim fiyat uygulamasına yönelik yasal altyapının oluşturulması. c. Mevcut mevzuat uyarınca yeni ve satın alınacak/kiralana- cak binaların C olan asgari enerji performans sınıfının B veya A sınıfına yükseltilebilmesi için yapılacak yatırımların
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=