Yalıtım Dergisi 163.Sayı (Ekim 2017)

Yalıtım / Ekim 2017 29 yalitim.net “1958’in Kasım ayında, Adana’nın Yumurtalık ilçesine bağlı Ayvalık Köyü’nde doğmuşum... Yörük bir aileye mensubum... Babam, kendi mülkü fazla olmadığından, kiraladığı tarlalarda çiftçilik yaparak ailemizin geçimini sağlıyordu. Orta ölçekli bir çiftçi ailesiydik. Altısı kız, beşi erkek olmak üzere 11 kardeştik. Bense ağabeylerim, ablalarım ve kardeşlerimin arasında uysal, sessiz ve sakin bir çocuktum...” Babam vizyoner bir insandı “Allah rahmet eylesin babam, hayatı köyde geçmiş, çift- çilikle uğraşan biri olmasına rağmen vizyonu oldukça da geniş bir insandı. Çocuklarının eğitim alması için mücadele ederdi. Ağabeylerim ve ablalarıma, ortaokul ve lisede eğitim görebilmeleri için ilçe merkezlerinde ev tutar, eğitimlerinin kesintiye uğramaması için çalışırdı. Sıra bana geldiğinde bana da aynı şeyi yapmıştı. Adana’nın köklü okullarından Tepebağ Ortaokulu’na gidebilmem için Adana’da ev tutmuştu. Liseye giden ağabeyim ve ablamla beraber kalıyorduk. Kışları, köyde tarla işlerinin azalmasıyla annem, babam ve kardeşlerim de zaman zaman o eve gelip kalırlardı. Okul dışındaki tüm zaman- larımızda ise işgücüne katılır, ailemize yardım ederdik...” İlk işe İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nda başladım “Ortaokulu bitirdikten sonra, o yılların önemli eğitim kurumlarından biri olan Adana Endüstri Meslek Lisesi sınav- larına girmiş ve Elektronik Bölümü’nü kazanmıştım. Ortalama bir öğrenciydim. Üniversite eğitimi almak istiyordum fakat sınavda yeterli puanı tutturamadığımdan ilk sene maalesef üniversiteye girememiştim. Bununla birlikte meslek lisesi mezunu olmam, o dönemde bana başka bir fırsat yaratmıştı... Yeni kurulan, montaj aşamasındaki İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nda çalışan sınıf arkadaşlarımın yönlendirme ve tavsiyeleriyle fabrikaya başvuruda bulunmuş, kabul edilmiş ve 1975 yılının ekim ayında İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nda teknisyen olarak işe başlamıştım. Bir buçuk sene boyunca çalıştığım İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nda diğer taraftan da üniversite sınavlarına hazırlanıyordum...” Matematik öğretmenliği eğitimini bıraktım “O hazırlığın sonunda girdiğim üniversite giriş sınavında Adana’da Eğitim Enstitüsü’nün Matematik Öğretmenliği Bölümü’nü kazanmıştım. Kardeşin kardeşi vurduğu, siyasi açıdan karmakarışık günlerdi. Durmadan siyasi iktidarların değiştiği, her gelen iktidarın kendi kadrolarını kilit noktalara yerleştirdiği, karşıt görüşteki memurlara zorluklar çıkardığı, aileleri parçalamak için karı-koca memurların farklı illere tayin edildiği bir dönemdi. Böyle bir ortamda öğretmen olarak mezun olmak bana hiç cazip gelmiyordu. Çünkü aynı şeyler üç-beş sene sonra benim de başıma gelecekti. Öğretmen olarak düzenli bir hayat kurmak pek mümkün gözükmü- yordu. Dolayısıyla, Eğitim Enstitüsü’nün ikinci sınıftayken üniversite sınavına bir kez daha girmiş ve Zonguldak’ta Maden Fakültesi’ni kazanmıştım...” Maden Fakültesi, bilinçli yaptığım bir tercih değildi “Böylece Eğitim Fakültesi’ndeki iki senemi de heba etmiş olmuştum. 1978 yılında girdiğim ve 1982 yılında mezun oldu- ğum Maden Fakültesi çok bilinçli yaptığım bir tercih değildi. Meslek lisesinde Elektronik eğitimi aldığım için tercihlerim hep o bölümlere yönelikti. Sadece, bir öğretmenimin tavsiyesiyle, işimi garantiye almak için en son tercihimi, puanı da daha düşük olan Maden Mühendisliği olarak belirlemiştim. Okul, benim girdiğim yıl Yıldız Teknik Üniversitesi’ne bağlı bir akade- miydi fakat 1980 ihtilalinden sonra Hacettepe Üniversitesi’ne bağlandığından diplomamı da Hacettepe Üniversitesi’nden almış oldum...” 12 kişilik odada kalmıştım “İlk defa gurbete çıktığım Zonguldak bildiğim bir yer değildi. Ortam yeni, şehir yeni, arkadaşlar yeniydi... Evden başka yerde kalmaya da alışık değildim. Birinci yıl, 12 kişilik bir odada yurtta kalmıştım. Fakat çok şükür, babamın durumu maddi açıdan kötü olmadığından ikinci yıl beş-altı arkadaşımla beraber eve çıkabilmiştim...” Kendi hayatımı kurmaya başladım “Babamın, evlatlarının eğitimi konusundaki hassasiyetine rağmen üniversiteye giren ilk çocuğuyum... Kardeşlerimin çoğu, en azından orta öğrenimlerini tamamlamalarına rağmen hala tarımla uğraşıyorlar. Herkes kendine göre bir hayat kurdu. Benimki ise daha farklı oldu. Okulu bitirdikten sonra, askere gitmeden yaklaşık iki sene iş bulamadığımdan tarlada, köyde aileme yardım ederek geçirmiştim. Askerden sonra ise kendi hayatımı kurmaya, kendi yolumda ilerlemeye başladım. Abdullah Yurt (sağ alt köşede) ailesiyle...

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=