Yalıtım Dergisi 151. Sayı (Ekim 2016)

30 Ekim 2016 • www.yalitim.net ANNEMİ İYİ Kİ DİNLEMİŞİM “Aslında mimarlık eğitimi almayı, ablam gibi ODTÜ Mimarlık’ı kazanmayı da arzu ediyordum fakat bu isteğimden, tercihleri yaptığım son gün annemin uyarı ve önerileri doğrultusunda vazgeçmiştim. Çizimlerle aramın iyi olmadığını benden daha iyi biliyordu. Mimarlıkta zorlanacağımı hatırlatmıştı. Bu da hayatımda enteresan bir kırılma anıdır. İyi ki annemi dinle- mişim... Mimarlık gerçekten benim yapabileceğim bir meslek değilmiş. Bunu, İnşaat Fakültesi’nde teknik resim dersinde bire bir deneyimlemiştim...” TERCİHİM BEŞİKTAŞ’TAN YANAYDI “İstanbul’a ilk defa 1990 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi’ni kazandığımda kayıt için gelmiştim. Beşiktaş tutkumdan dolayı yurt konusunda da tercihimi Beşiktaş semtinden yana yapmış- tım. Şans eseri yerleştiğim Akaretler’deki Abdi İpekçi Öğrenci Yurdu’nda üç sene kaldım. Ardından da yine Beşiktaş’ta arka- daşlarımla bir ev tutmuştuk. Yani öğrencilik hayatım boyunca hep Beşiktaş’ta ikamet ettim. İstanbul, birçok artı yönü olan İzmir’den çok farklı bir şehirdi. Kozmopolit olması en önemli özelliğiydi”. “En dikkatimi çeken şey ise, hala garipsediğim hemşericilik mantığıydı. İstanbul’da tanıştığım herkesten ‘nerelisin’ soru- suna muhatap kalmak beni gerçekten şaşırtıyordu. İnsanların nereli olduklarına pek dikkat etmem fakat gariptir, en yakın arkadaşlarım da, hiç özel bir çaba sarf etmeme rağmen hep İzmir’den çıkıyordu. İstanbul’daki ilk yıllarımda da bu böyle oldu. İstanbul’da hayatımızın en güzel günlerini yaşadık, keyifli bir dönem geçirdik. Turistik yerler, öğrencilik hayatımızı renk- lendiriyordu...” BİR TARAFTAN YÜKSEK LİSANS, BİR TARAFTAN STEWARTLIK “İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi klasik eğitim veren nispeten zor bir okul olmasına rağmen lise altyapım iyi olduğundan çok da zorlandığımı söyleyemem. Dersleri rahat veriyor, sınıfları kolay geçiyordum. Yaz tatillerini kesin- tiye uğratmamak için bütünlemeye bile ders bırakmıyordum. Ki finallerde sınavı geçmeyip, ders notlarını yükseltmek için bütünlemeye kalan birçok arkadaşım da vardı. Ayrıca okulu dört senede bitirip bir an önce ekonomik bağımsızlığımı da kazanmak istiyordum. Bu konuda şansım yaver gidiyordu. Üniversiteyi bitirdiğim sene bir taraftan yüksek lisansa devam ediyor, bir taraftan da Türk Hava Yolları’nda stewart ola- rak çalışıyordum. Okulun ardından yüksek lisansa yurtdışında devam etme alternatiflerini düşünmeme rağmen bu işi ise çok zorlamıyordum. Sınavlara girmek ve bugünkü kadar kolay olmayan bir sürü prosedürü yerine getirmek zor geliyordu. Fakat gitseydim, birçok arkadaşım gibi ben de bir daha geri dönmez, hayatıma büyük ihtimalle Amerika’da devam ediyor olurdum. Bu bir kayıp mı, kazanç mı, şu anda kestirmek zor tabii...” YARDIMA TÜRK HAVA YOLLARI YETİŞTİ “Stewart olmamda, yolda tesadüfen gördüğüm bir arkada- şımın, Brüksel’den yeni geldiğini söylemesi etkili olmuştu. O yaşta, yurtdışına hiç çıkmamış, uçağa bile binmemiş birisi olarak bana çok cazip gelmiş ve hemen THY’nin sınavlarına girmiştim. Sınav, mülakat ve yaklaşık iki aylık eğitimin ardından 1994’ün haziran ayından itibaren 16 ay boyunca THY’de stewart olarak görev aldım. Bu işe girişim, aile olarak küçük bir problemi de çözmemizi sağlamıştı... Ablamı istemeye gelecekleri o yıl saçlarım uzundu. Babamsa böyle bir toplantıda saçlarımın uzun olmasından duyacağı rahatsızlığı dile getiriyor, saçlarımı ısrarla kestirmemi istiyordu. Tam bu sıra babamın yardımına THY yetişmişti. Babama karşı koymama rağmen, mülakatta karşılarına geçtiğim THY yetkililerine karşı koyamamış, işe kabul edileceğim takdirde saçlarımı kestireceğimi söylemiştim. Kabul edildikten sonra da hemen gidip kestirmiştim...” KARAÇİ’DE İKİ GÜN AÇ KALDIM “Stewart olarak çalıştığım dönemde enteresan deneyim- ler yaşıyordum. Profesyonel olarak ilk iş deneyimim olması açısından da önemliydi. Keyifli bir ortamdı. Bu sayede hem Gaziantep, Adana, Konya, Kayseri, Van gibi yurtiçi, hem de Karaçi, Alma Ata, Mısır, İsrail gibi yurtdışı birçok şehri ve ülkeyi görme fırsatı yakalıyordum. Bunların arasında unutamadığım, pek hoş anılarla ayrılamadığım Karaçi’nin ise özel bir yeri vardır. O yıllarda öğrenci alışkanlıklarımla doğal olarak yeme içme konusunda seçici olmamama rağmen Karaçi’de resmen aç kalmıştım. Halbuki arkadaşlarım, orada yiyecek pek bir şey bulamayabileceğimden yanıma bisküvi almamı tavsiye etmiş- lerdi ama onları dinlememiş, nasıl olsa öğrenci alışkanlıklarıyla karnımı doyuracağımı tahmin etmiştim. Fakat yanılmışım. Öyle bir ortam vardı ki anlatılamaz ancak yaşanır. 40 derece sıcaklık, yüzde 90 nem. İnsanların haşhaş, baharat çiğneyip Yıl 1992 / Eşi Aysun ile... PORTRE & RÖPORTAJ

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=