Yalıtım Dergisi 151. Sayı (Ekim 2016)

21 Ekim 2016 • www.yalitim.net Bunu yapabilmesi için de ürünlerini ve satış yönetimini çok iyi bilmesi gerekmektedir. Artık bunun farkında olmayan firma neredeyse yok gibidir. Şahsımın da çok önem verdiği eğitim süreci, özellikle satış-pazarlama personeline sürekli olarak uygulanması gereken bir süreçtir. Firmaları büyüten pazar- lama, dolayısıyla da satış departmanlarıdır. Teknolojinin ve rekabetin sürekli geliştiği bir dönemde yaşıyoruz. Gün geçmi- yor ki, özellikle dijital sektörde bir yenilik karşımıza çıkmasın. Daha 10 sene öncesine kadar HD çözünürlüklü televizyonları konuşuyorken, şimdi 32 katı fazla çözünürlüğe sahip 8K televizyonları konuşmaya başladık. 2006’dan önceki yaklaşık 40 sene boyunca tüplü televizyonları kullandık. Sadece bunu düşünmek bile teknoloji ve rekabetin son yıllarda ne kadar arttığını görmemize yetecektir. Dolayısıyla da eğitimi sürekli olarak uygulamayan, güncellemeyen firmaların da bu rekabete uzaktan baktığını görmemiz tamamen gerçekçi bir durum olarak karşımıza çıkar. YALITIM VE EĞİTİMDE SÜREKLİLİK Yalıtım, daha önceki makalelerde de değindiğimiz üzere insanoğlunun medeniyetleşme süreçleri ile başlayan ihtiyaçlar silsilesinden doğmuştur. İklim şartları ve tasarruf ihtiyacı için ısı yalıtımı, su ve nemden korunma için su yalıtımı, gürültü ve akustik düzenleme için ses yalıtımı ve yangından korunmak için de yangın yalıtımı kendiliğinden oluşan doğal ihtiyaçların sonucunda ortaya çıkmış ve günümüzde birer endüstri kolları haline gelmişlerdir. Bu gerçekler dahilinde yalıtımların nasıl yapılması gerektiği de ortam ve bilgi düzeyleri çerçevesinde denemeler yapılarak (çoğu endüstri kollarının gelişiminde olduğu gibi) öğrenilmiştir. Tüm bu tecrübeler belirli istatistik- sel veriler yardımıyla metotlaştırılarak, hangi yalıtım ihtiyacına göre hangi ürün ve uygulamanın yapılması gerektiğine karar verilmiştir. İşte bu süreçlerin birer sonucu olarak, örneğin mantolama ve çatı yalıtımlarında ortam şartlarına bağlı olarak mineral yün mü, polistiren levha mı, kaç cm kalınlık gibi sorulara; ya da temel su yalıtımında, yine ortam şartlarına bağlı olarak PVC/ bitüm mü, poliolefin mi ya da likit membran mı, kaç kat ve kaç mm gibi sorulara cevaplar bulmaya başladık. Şahsi bakış açıma göre, bunlar bizlere yalıtım sektörünün oluşumu, geli- şimi ve devamlılığının ancak doğru istatistiksel veri analizleriyle oluşturulmuş eğitim süreçlerinden geçtiğini göstermektedir. Sonuçta tüm bunların bize öğrettiği en önemli çıktı, bunların aslında birer eğitim süreci olduğu ve bu süreçlerin yaşadığımız çağa ve ortamlara göre kendini sürekli olarak güncellemesi gerektiğidir. Sektörümüzde de özellikle satış-pazarlama departmanları- nın eğitimleri çok önem arz etmektedir. Sadece ürünü değil, ürünün uygulamasında da eğitim çok önemlidir. Daha önce de hep bahsettiğimiz gibi, yalıtım ürünleri başlı başına tam bir ürün değildir, ancak uygulama ile beraber nihai halini almak- tadır. Bu sebeple özellikle yalıtım sektöründe doğru ürün ve doğru uygulama şarttır. Bunun için de doğal olarak doğru ve kaliteli ürün ve uygulama eğitimleri zorunlu olmalıdır. Gerçekten de ister üretim ister satış personeli olsun, hangi yalıtım ürünü ile ilgilenirse ilgilensin, yukardaki bahsi geçen sürecin ve ürününün farkında olursa hem o ürünü doğru üretir/satar, hem de doğru bir iş yaptığından olumlu geri dönüşler elde eder. Bu da bizlerin asıl olarak elde etmek istediği “marka” oluşumunu sağlar. Y

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=