Yalıtım Dergisi 149. Sayı (Ağustos 2016)
34 Ağustos 2016 • www.yalitim.net PORTRE & RÖPORTAJ leriyle çalışmalarımı teklif etmişlerdi fakat siyasi ve ekonomik ortam çok karışık olduğundan güvenememiş ve yoluma başka bir şekilde devam etmek istemiştim. Bu dönemde yolum yine çimentocularla kesişmişti. Bilkent’teki tenis kortları vasıtasıyla çok sayıda müteahhit ahbabım olduğundan, betoncu arkadaş- larıma da yardımlarda bulunuyor, kendilerini müteahhitlerle tanıştırıyordum. Bu çevrem onları cezbetmiş olacak ki Set Beton yetkilileri bana Satış ve Pazarlama Müdürlüğü teklif etmişlerdi. Ben de satış ve pazarlama tecrübem olmamasına rağmen kabul etmiştim. İşe başladıktan sonra anladım ki tek- nik satış tam benim işimmiş. Aradığım, başarılı olabileceğim iş buymuş. Bu şirketteki en büyük tecrübem ise tahsilat olmuştu. Beton sektöründe de aynen yalıtım sektöründe olduğu gibi tahsilat yapamadığınız takdirde ürün ve hizmetinizi geri ala- mıyorsunuz. Betonu döktünüz mü iş bitti. Kaldırıp geri almak mümkün değil. Dolayısıyla tahsil edebilmek işin en önemli unsurlardan birisi oluyor...” “Set Beton’daki ilk on ayımdan sonra bana Bursa, Balı- kesir, Bandırma gibi şehirlerdeki üç tesisten sorumlu olan Güney Marmara Bölge Müdürlüğünü teklif etmişlerdi. Pek bilmediğim, ana caddelerinden bile habersiz olduğum bölgede, dört beş ay içinde satış rekorları kırmıştık, pazar payımızı artırmıştık. 2003, enflasyonun normale döndüğü bir yıldı. Maliyet kontrolünü kolay yapmamız, işimizi kolaylaştırıyordu. İyi de bir ekibimiz vardı...” TENİS HOCALIĞIM EŞİMLE BAŞLADI, EŞİMLE BİTTİ “Bursa, 2004 yılında hayatımda da bazı değişikliklere yol açıyordu... Boş zamanlarımda kulüpte tenis oynuyordum. Pek tanıdığım olmadığından ve biraz çevre de edinmek iste- diğimden, spor kulübünün sahibine, kulüpte ücretsiz ders verip veremeyeceğimi sormuştum. O da onaylamıştı. Bir gün, bir öğrenci geldiğini ve ona ders verebileceğimi söyle- mişti. Meğerse o ders vereceğim bayan, evleneceğim eşimmiş. Babasıyla özel işlerini yapan eşimle bu şekilde, tenis hocalığı yaparken tanışmıştık. Kendisi ilk ve son öğrencim olmuştu. Tenis öğretmenliğim eşimle başlamış eşimle bitmişti. Dünyanın en güzel dersiydi benim için...” 2004’TE İSTANBUL’A TAŞINDIK “Evliliğimizin ardından kısa bir süre sona Set Beton, Güney Marmara Bölge Müdürlüğünü, İstanbul Bölge Müdürlüğü ile birleştirerek, kapatma kararı almıştı. Beni de Ankara’ya çağı- rıyorlardı. Fakat ben Ankara’da dönmek istemiyordum. Set Beton’un İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde Proje-Yatırım Müdürü olarak devam etme kararı aldım ve 2004’te İstanbul’a taşındık. Fakat beton santrali yapmak bana göre değildi. Çok basma- kalıp bir iş olarak görmüş ve sekiz ay sonra istifa etmiştim...” İLK İŞİM BİLGİ’DE MBA YAPMAK OLMUŞTU “Ardından, o dönemler 5 olan mağaza sayısını artırmayı itirazlarını çok kolay geçersiz hale getirebiliyordum. ‘Abi bu olmaz’ dediğinde, ‘Kalk o zaman o koltuktan, ben yaparım’ diyebiliyordum. Şantiye şef ve yöneticilerine de en büyük tavsiyem bu olur. İnşaatta her süreci bileceksiniz, bilmezseniz çok kolay kandırılabilirsiniz...” KOORDİNATÖR GİBİ ÇALIŞIYORDUM “Koçoğlu İnşaat’ın ASKİ şantiyesindeki işleri bitmesine yakın başka bir teklifi değerlendirmiş ve Kayaoğlu İnşaat’ın Gazian- tep Havaalanı inşaatında Proje Müdürü olarak işe başlamıştım. Fakat şantiyede Proje Müdürlüğünden ziyade Ankara merkez ofiste hem diğer tüm projelerin proje müdürlüğünü yaparken diğer taraftan da iş geliştirme ve yeni ihaleler konusunda mesai harcıyorduk. DSİ ve Karayolları Genel Müdürlüğü’ndeki işleri takip ediyor, proje onaylarını alıyor, şantiyeleri idare ediyor, satın almaları yürütüyor, yeni işler alıyorduk. Yani koordinatör gibi çalışıyordum. Yorucu olmasına rağmen keyifli, önemli tecrübeler edindiğim bir firmaydı. Babamı kaybettiğimiz 1999 depremini de o şirkette yaşamıştım. O dönemde, babamın 40 gün yoğun bakımda kaldığı süreçte patronlarımın gösterdikleri yakınlığı ve anlayışı hiç unutamam...” DÖKÜLMÜŞ ÇİMENTO GÖRÜNCE İÇİM CIZ EDER “Depremde babamı kaybetmekle yaşadığım şoku kolay atlatamadığımdan ve sürdürdüğümüz devlet projelerinden de biraz uzak kalmak istediğimden bir buçuk senenin ardından Kayaoğlu İnşaat’dan da ayrıldım ve Ankara Çimento fabrikası- nın teklifi üzerine, firmanın 50 bin ton kapasiteli stok arazisi inşaatında Proje Müdürü olarak işe başladım. Tesis, yıllardır çalışan bir fabrika olmasına rağmen altyapı projesi yoktu; nereden ne geçiyor belli değildi. Dolayısıyla oldukça sıkıntılı bir süreç geçirmek zorunda kalmıştım. Kazılan yerin altında ne olduğunu bilmediğimizden devamlı beklenmedik sorunları çözmek durumdaydık. Ayrıca bu işi, tam kapasite çalışan bir fabrikanın ortasında, hiçbir işi duraklatmadan yapmak zorundaydık. Sonuç itibariyle 22 ayda bitirilmesi planlanan işi 18 ayda bitirdik. O yoğun süreçte, kargaşa içinde fabrikanın kalbini yıktık, tekrar inşa ettik. O şantiyede öngörülen ve mali- yeti bir buçuk milyon dolar olan kazıklara ihtiyaç olmadığını yönetimle paylaştığımda bana olan güvenleri artmıştı ve grup başkanımız tarafından bizzat tebrik edilmem beni oldukça mutlu etmişti. Bununla birlikte ağır ve çok önemli bir sanayi kolu olan çimento üretimini bire bir yakından tanıma fırsatı bulmuştum. İnşaatlarda çok da fazla önemsenmeden oraya buraya atılan bir torba çimento için verilen emeğin ne kadar yoğun olduğunu o fabrikada öğrenmiştim. Hala şimdilerde kendi fabrikamızda yere dökülmüş çimento gördüğümde içim cız eder...” TEKNİK SATIŞ TAM BENİM İŞİMMİŞ “Ankara Çimento’daki işim 2001 krizinin ardından sona ermişti. O dönemde Kayaoğlu İnşaat’ın patronları yine kendi-
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=