Yalıtım Dergisi 143. Sayı (Şubat 2016)

42 Şubat 2016 • www.yalitim.net PORTRE & RÖPORTAJ mühendisliğinin aslının makine olduğunu söylemesiyle bu söz- lerden etkilenip hemen İnşaat Fakültesi’ndeki kaydımı almış ve İTÜ Makine Fakültesi’ne gitmiştim...” ISTANBUL’A GELDIĞIME PIŞMANDIM “İstanbul’daki ilk gece Laleli’de Devrim Talebe Yurdu’nda kalmıştım. Gece, alışık olmadığımdan arabaların ve şehrin gürültüsünden sık sık uyanmış ve kendi kendime burada nasıl kalınacağını sorgulamıştım. Okula kaydolduktan hemen sonra da Fındıkzade’de başka bir yurda geçmiştim. İlk zamanlar İstanbul’a geldiğime çok pişmandım. İstanbul güzeldi ama gürültülü ve kalabalıktı. Kültür bana çok yabancıydı. Rahatsız- dım. İnsanların burada nasıl yaşadıklarına şaşırıyordum. Diğer taraftan da iş arıyordum. Tesadüfen, köyde bizim evde kalan öğretmenim vasıtasıyla TEKEL’de işe başladım. Gündüzleri, rakı ve şarap üreten Paşabahçe’deki fabrikada çalışıyordum...” BEBEK’TE EV KIRALAMIŞTIK “Askeri muhtıranın verildiği 12 Mart 1971 günü de unu- tamadığım günlerden birisi olmuştu... Orman Fakültesi’nin öğrenci yurduna kayıt işlemlerim sürerken, kayıtlı görünme- diğim için beni Davutpaşa Kışlası’na götürmüşlerdi. Sabahtan akşama kadar kışlada tutulmuştuk. Bu olaydan sonra yurtta kalma imkânımız da kalmayınca arkadaşımla Bebek’te bir daire kiralamıştık. Denizi gören, dünyanın en güzel manzaralı yerlerinden birisiydi...” HAFIZAMIN IYI OLMASI IŞIME YARIYORDU “Genellikle sabah 6’da kalkıyor, vapura binip karşıya geçiyor ve Paşabahçe’de işe gidiyordum. Akşam 5’te de işten ayrılıp üni- versiteye geliyor ve saat 10’a kadar dersleri takip ediyordum. Eve varmaksa 11’i buluyor, alelacele bir şeyler atıştırıp yatı- rıyordum. Ertesi gün de aynı tempo devam ediyordu. Bayağı yorucuydu. Ders çalışmaya vaktim olmamasına rağmen dersleri ve imtihanları kaçırmıyordum. Hafızamın iyi olması burada da işime çok yarıyordu. Dersleri dinlerken hemen kavrıyordum. İnsan gençken daha dinamik oluyor. Paşabahçe-Yeniköy ara- sında çalışan arabalı vapurda ders çalışıyordum. En iyi tarafım derslerde iyi not tutmamdı. İlk sınavımız olan Lineer Cebir sınavında en başarılı öğrenci olmam ise moralimi yükseltmişti. O zamana kadar korkak, tutuk ve kararsız bir öğrenci olarak bana büyük bir cesaret vermiş, güvenimi artırmıştı. O dönem Türk Eğitim Vakfı’nın bursunu da kazanmıştım...” TEKEL’DE AMBAR KAYITLARINI TUTUYORDUM “Tekel’de işçi olarak hem lisans hem de yüksek lisans eği- timim boyunca, 1970’ten 1976 yılına kadar çalıştım. İşletme ambarının kayıtlarını tutuyordum. Puantörler gelen şişeleri sayıyor, ben de kaydediyordum. TEKEL’de uzun yıllar çalışmayı düşünmüyor, üniversitede kalmayı planlıyordum. Fakat bir taraftan da çalıştığım süre boyunca ortama uyum sağlamaya çaba gösteriyordum. Çalıştığınız yer TEKEL içki fabrikası olunca, içki içmek de çok olağanlaşıyor. Çalışma arkadaşlarım- dan ayrı düşmemek için ben de içki içiyordum. Fakat 3. sınıfa geçtiğimde, bir yol ayrımına gelmiştim. Derslerim zayıflamaya başlamış, 6 dersten ikmale kalmıştım...” SIGARA VE IÇKI... “Hiç unutmam, karlı bir sömestre tatili günü Beykoz Akbaba’da TEKEL’deki arkadaşlarla içmiş ve sonrasında oto- büsle sabaha karşı bire doğru, oturduğum Bebek’e gelmiştim. Bebek Karakolu’ndan eve doğru giden 112 basamak merdiveni çıkarken bir basamakta oturup, kar altında kendi kendime bir saate yakın içinde bulunduğum durumu sorgulamış, kararlar almıştım... İçkiyi kesinlikle bırakacaktım. Sonrasında da içki içmeyi bırakmış ve 6 dersin hepsinden geçmiştim. Bu olay belki dönüm noktalarımdan birisiydi. Sigaraya da o dönem başlamıştım ama onu da on sene önce bıraktım...” ÇALIŞMAK ZAMANI... “70’li yıllar öğrenci hareketlerinin ve siyasal çalkantıların yoğun olduğu bir dönem olmasına rağmen öğrencilik hayatımda hiç olayların içinde olmadım, hiçbir eyleme de katılmadım. Hem okul hem yoğun çalışma temposu da zaten buna imkan vermiyordu. Okul sonrasında, bir taraftan TEKEL’de çalıştığım için yüksek lisans yapmayı da planlıyordum. Sınavı da kazandım ve yüksek lisans eğitimine başladım. Yüksek lisans sonrasında bir sınava daha girdim ve 1976 yılında asistan olarak İTÜ’nün Maçka’daki Makine Fakültesi’nde göreve başladım. Orada hoca az olduğu için asistanlığım esnasında ders de veriyordum. Bu benim için büyük bir şanstı. Öğrencilere dersleri öğretme süre- cinde ben de çok şey öğreniyordum. Yine yoğun ve çok çalıştı- ğım bir dönemdi. Bir taraftan makaleler yazıyor, bir taraftan yabancı dilim olan Almanca yayınlar elimin altında olmadığı için İngilizce kurslara gidiyordum. Asistanken masamın karşısındaki duvara ‘Çalışmak zamanıdır, Tanrı’nın fermanıdır; inan evlat çalışmak, her derdin dermanıdır’ diye bir yazı asmıştım...”

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=