Yalıtım Dergisi 132. Sayı (Mart 2015)

“A slen Siirtli bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1946 yılında İstanbul Aksaray’da doğmuşum... Benden bir yaş büyük abim ve iki kız kar- deşim var. Babam, evimizin de bulunduğu Sofular (Aksaray)’da o günün iptidai şartlarında inşaat mal- zemeleri alım-satımıyla uğraşırdı. Tabii o zamanlarda inşaat malzemeleri ticareti, bir tarafta kirecin yapıldığı, bir tarafta kerestelerin, tuğlaların ve kiremitlerin stoklandığı açık bir sahada yapılıyordu. Ufak da bir bürosu vardı. Hayal meyal hatırladığım babamı ben beş yaşındayken maalesef kaybettik. Bu işi akrabalarımız iki üç sene daha devam ettirdiler. İş, 1963’te kapandıktan sonra da arsa imara uğradı ve aldığımız parsellerden birisi üzerine beş katlı apartman yaptık. İnşaatla, akrabalarımızın da desteğiyle annem ve büyükannem ilgilen- mişlerdi. Annem ve büyükannem, okuma yazmaları olma- malarına rağmen sahip oldukları hayat tecrübesi ve dirençle abimi, beni ve iki kız kardeşimi büyük bir özveriyle büyüttüler. Evde Siirt Arapçası konuştuklarından ben de hâlâ biraz Arapça konuşur ve anlarım...” “Çocukluğum da, o zamanlar İstanbul’un en merkezi bölge- lerinden biri olan Aksaray’da geçti. Kardeşlerimle yaşlarımızın yakın olması dolayısıyla arkadaş gibiydik. Özellikle abimle çok yakındık. Babamızı o kadar küçük yaşlarda kaybetmemizse bizi çok kötü etkilememişti. Bunda en büyük etken, annem ve büyükannemin güçlü karakterleriydi. Mutluyduk... Yaşadığı- mız bölgede komşuluk ilişkileri de çok iyiydi. Samimi ve yakın dostlukların yaşandığı, çat kapı akraba ve komşu ziyaretlerinin yapıldığı bir ortamdı...” “Haşarı bir çocuktum... Bu yüzden annemin birkaç kere ceza olarak kömürlüğe kapattığını bile hatırlıyorum. Çocukluğumuz bahçelerde, ağaçların altında geçiyoru. Millet Caddesi’nden geçen tramvay ise çocukluk anılarımın en önemli unsurudur. İlkokulu, şimdi yerinde yeller esen üç katlı ahşap ve devasa büyüklükteki Saraçhane İlkokulu’nda okudum. Çalışkan, pratik düşünen, başarılı bir öğrenciydim. Öğretme- nime duyduğum sevgi ve saygı da çok yoğundu. O zamanlarda ilkokul, öğrencilerine milli duyguların yoğun olarak aktarıldığı yerlerdi. 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim özel günlerdi. Vatan Caddesi’nde yapılan görkemli milli törenler bizi inanılmaz heyecanlandırırdı...” TRAMVAYLA SULTANAHMET’E... “O dönemde, yakın çevremizdeki çoğu öğrenci, hem sem- timizin hem de İstanbul’un önemli liselerinden ya Vefa Lisesi veya Pertevniyal Lisesi’nde devam ederdi. Fakat fikirlerine değer verdiğimiz yakın bir aile dostumuz, benim ticaret lise- sine gitmem gerektiği konusunda anneme tavsiye bulunmuştu. Dolayısıyla annem, önce abimi sonra da 1957 yılında beni, sınavla öğrenci alan Sultanahmet Ticaret Ortaokulu’na kay- dettirdi. Giriş sınavında iyi bir puan almıştım. İki kardeş, her sabah Sofular’daki evimizden Aksaray’a bir kilometrelik yolu yürür, oradan tramvaya biner ve Sultanahmet’te giderdik. Okula gidiş gelişlerimiz ve o günlerin neredeyse tek vasıtası olan tramvay seyahati, yaptığımız ufak tefek haşarılıkların da katkısıyla inanılmaz zevkli geçerdi...” YAZLARI BOŞ GEÇIRMIYORDUM “İlkokul ve ortaokul dönemimde farklı işlerde de çalışı- yordum. Yazları hiç boş geçirmiyordum. Daha ilkokulday- ken yaz dönemlerinde berber çıraklığı yapıyordum. Hatta Kapalıçarşı’nın arkasında ayakkabı imalatı işinde de çalıştım. Ortaokulun sonlarına doğru bir zücaciyede, iki yıl bir avukatlık bürosunda (Av. Mustafa Tolunay), lisede ise bir mali müşavirin yanında çalıştım. Mali durumumuzda bir sıkıntı yoktu ama Avrupa’ya kayak tatiline gitme gibi bir lüksümüz de yoktu. Tek tatilimiz, Bursa’ya kaplıcaya gitmekten ibaretti. Annem ve büyükannem kaplıcaya gider, biz ise Bursa’yı gezerdik. O yüzden Bursa’yı hala çok severim...” BAŞIMIZA ÇUVAL GEÇIRILIRDI “Üçüncülükle bitirdiğim ortaokuldan sonra Sultanahmet Ticaret Lisesi’ne devam ettim. Hayatımda faydasını gördüğüm temel bilgilerin tamamını Sultanahmet Ticaret Ortaokulu ve Lisesi’nden aldığımı söyleyebilirim. Kız ve erkek karma bir eği- tim vardı. Sosyal açıdan iyi bir eğitim yürütülüyordu. Daktilo, steno eğitimleri alıyorduk. Daktiloda okul birincisiydim. Dak- tilo sınavında hocamız, yazarken bakmayalım diye başımıza çuval geçirirdi. Üniversitede okuduğum ekonomi ve matematik gibi derslerin tüm temelini bu okullarda edinmiştim...” BILARDOYA MERAK SARDIM VE ILK SENE SINIFTA KALDIM “Liseyi de dereceyle bitirmiştim. O yüzden üniversite döne- mim çok rahat geçti. Fakat bu bilgilerime çok güvenmiş olma- lıyım ki 1963’te girdiğim Sultanahmet’teki İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin ilk yılında derslere bile devam etmemiş, bilardoya merak sarmış ve sonuçta doğal olarak sınıfta kalmıştım. Bu da bana ders olmuştu. Sonrasında ise 1 Temmuz 1963 - Liseyi birincilikle bitiren Fethi Hinginar, diplomasını Nezihe Hanım'ın elinden alırken... 41 Mart 2015 • www.yalitim.net

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=