Yalıtım Dergisi 128. Sayı (Kasım 2014)

Y PORTRE & RÖPORTAJ 54 Kasım 2014 • www.yalitim.net bilgi bankasının oluşturulmasını ve çatı ustalarının eğitiminin disipline edilmesini çok istiyorum. Bunlar sektöre de büyük katkısı olacak unsurlar. Yurtdışındaki bilgilere rahatlıkla ulaşa- bilecek bir bilgi bankamız olmalı. Her ülkenin kendi standardı, uygulamaları olabilir ama doğrular dünyada çok farklı değil. O standartların iyilerini de Türkiye’ye adapte edebilmeliyiz. Ama öncelikle o bilgiye sahip olunması gerekiyor. Çatı ve Cephe Sempozyumu’nu iki senede bir başarıyla devam ettiriyoruz.” TEMEL PROBLEM EĞİTİM “Inşaat sektörünün temel problemi eğitim... Maalesef üniversitelerde ve liselerde yeterli malzeme bilgisi eğitimi verilemiyor. ÇATIDER olarak yıllardır üniversitelerde malzeme tanıtımları yapıyoruz. Binlerce öğrenciye ulaştık. En büyük hayalim, ustaların eğitimli olduğu, malzeme ve iş görme bilincinin oluştuğu bir düzen. Türkiye’de maalesef zaman zaman uygulamacıları kendilerinden korumamız gerekiyor. Yani çatıya belinde kuşak olmadan çıkılıyor. Uzay sistemin üzerinde hiçbir güvenlik tedbiri alınmadan yürünüyor. O insanları zorlayarak güvenlik önlemi alınmasını sağlamak zorunda kalıyorsunuz. Alman ustanın benim ustamdan daha fazla bir artısı yok ama orada sistem var. Türkiye’de hep ucuzun peşindeyiz. Işçilik ucuz, malzeme ucuz olsun. Alman ustanın altında arabası var, standartlara göre iş yapıyor, eğiti- mine para harcıyor. Ama yaptığı çatıda da otuz sene problem çıkmıyor. Türkiye’de üç senede bir çatı onarıyoruz. Daha mı ucuza geliyor, tabii ki hayır. Uygulama standardından ürün standardına kadar bunların kontrolünün yapıldığı bir çatı sektörü hayal ediyorum. Bu bir süreçtir ve ütopik değildir...” HATANIN FARK EDİLMEMESİ BENİ RAHATSIZ EDER “Bir yönetici olarak hata yapılmasını kabul ederim. Çok tepki vermem ama hata yapılmasının fark edilmemesi beni daha fazla rahatsız eder. Dürüst olmam gerekirse kolay bir yönetici olduğumu da söyleyemem. Eğer insanlar bir iş devredildiği zaman o sorumluluğu devralıyorlarsa hiç dönüp arkama bakmam. Yetki devretmeyi seven bir yapım var. Birileri yapabilecekse hemen devrederim. Beni rahatsız eden ise yetkiyi devrettikten sonra geri dönüp tekrar aynı konu- nun bana sorulmasıdır. Yetkiyi alan bunun için burada. Hata yapabilir ama sistemin her şartta işlemesi lazım... Işe yeni başlayanlara söylediğim bir şey var: ‘Biz sizi kağıt üzerinde beğendik ama sizi tanımıyoruz. Bundan sonra iş de sizin elinizde, para da sizin elinizde, geleceğiniz de sizin elinizde. Öyle bir eleman olmanız lazım ki sizden vazgeçemeyelim. Kendi geleceğinizi siz kurgulayın, kaderiniz bir kişinin iki dudağı arasında kalmasın. Iş sizindir, bizim değil. Siz ne kadar sahiplenirseniz, tutarsanız o kadar büyür. Işinize sahip olun, tutun işinizi. Bunun öncelikle size faydası var’... Ama ne yazık ki birçok arkadaşımız işi, yapmış olmak için yapıyor. Ben bu söylediklerimi uygulamaya çalıştım. Makine mühendisi değilim ama kullandığımız makinelerin dilinden anlamaya çalışırım. Aldığımız makinelerin kitaplarını okurum...” BİR VEFAT, HAYATIMI SORGULAMAMA NEDEN OLMUŞTU “35 yaşındayken liseden yakın bir arkadaşımı kaybettim ve ardından hayatımı sorgulamaya başladım. Hatırladığım şeyler ise hep keyif aldığım, güldüğüm zamanlardı. Hayat çok enteresan; insan hep güldüğü ve eğlendiği anları anımsıyor. Insan beyni acıyı, üzüntüyü bir süre sonra siliyor, hayatın hep iyi yönlerini hatırlıyor. Ben de olabildiğince bu unsurları haya- tımda çoğaltmaya karar verdim. Denizden keyif alıyordum ve sonradan keşke dememek için bir tekne aldım... Tuttum özel bir klasik müzik konseri dinlemek için Viyana’ya, ertesi sene Düsseldorf’a gittim. Hayattan keyif almak, yaşanılan süreci doğru değerlendirmek gerektiğine inanıyorum...” EŞİMLE LEO KULÜBÜ’NDE TANIŞTIK “Eşimle bir lions kulübü aktivitesi olan LEO Kulüpleri saye- sinde tanıştık. Ben Bebek Leo, eşim Lamia ise Kadıköy Leo kulübün üyeleriydik. 1996 yılı Aralık ayında evlendik. Eşim, halen bir elektrik dağıtım firmasının Istanbul acenteliğini yapıyor. Ikizlerimiz Doğuhan ve Batuhan ise 2009’da dünyaya geldiler. Geç anne ve baba olmanın keyfini ve zorluklarını bir arada yaşatıyorlar bize. Denizi çok severim. 2005 yılından büyük bir yelkenli teknem var. Fırsat bulabildikçe teknede yaşamayı, denize açılmasam bile tekne üzerinde zaman geçir- meyi seviyorum. Çocuklar doğmadan önce daha rahat seyahat edebildiğimiz için tekne güneyde, Bodrum’da demirliydi. Ama çocuklar doğunca Istanbul’a getirmek zorunda kaldık. Gökova Körfezi, Marmaris koyları özellikle hayran olduğum yerler; yakın gelecekte de çocuklarla beraber bölgeye tekrar gitmeyi özlemle bekliyorum...”

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=