Yalıtım Dergisi 128. Sayı (Kasım 2014)

PORTRE & RÖPORTAJ gelen, soran, tartışan bir öğrenciydim. Çalışma hayatımda edindiğim tecrübeler teorik eğitime çok daha kolay adapte olmamı sağlıyordu. Teoriği ve pratiği göz önünde bulundurup analiz yapar, hocalarımla tartışırdım. Fakat yine de üniversite hayatıma dönüp baktığımda çok da kayda değer bir iz bırak- madığını görüyorum. Lise eğitimim çok hareketli geçtiğinden Avcılar Kampüsü’ndeki hayat çok çekici gelmemişti bana...” SAĞ DİKİZ AYNASI OLMAYAN ŞAHİN “Üniversitenin bitmesine yakın, haftanın iki günü üniversi- tenin zorunlu derslerine girip bilfiil turizm sektöründe çalış- maya devam ediyordum. Fakat turizm sektöründe çalışmak keyifli olsa da düzenli bir hayata imkan vermemesi nedeniyle ileride yapmak istediğim bir iş değildi. İnsanları her zaman memnun ve mutlu etmek kolay olmuyordu. İnsanın bütün enerjisini alan, ufak tefek krizlerin çok çıktığı bir sektördü. Turizmden, sadece tur operatörlüğü yaptığım halde iyi para kazandığımı söyleyebilirim. Kazandığım parayla yurtdışında tatiller yapabiliyordum. 1990 yılında ilk otomobilimi de almış- tım. Sağ dikiz aynası ve paspası olmayan Şahin marka bir otomobildi. Üniversiteye kendi arabamla gidip geliyordum...” CAMBRİDGE’E DİL OKULUNA GİTTİM “Turizmin benim için doğru bir meslek olmadığına inandı- ğım için dış ticarete odaklanmayı istiyordum. Önce İngilizcemi geliştirmem gerektiğini de biliyordum. Son sınıfta iki dersimi bırakıp Cambridge’e dil okuluna gittim ve bir sene kaldım. Fakat bu derslerden İstatistik, döndüğümde başıma bela olmuştu. Ancak bir sonraki sene bitirebilmiştim okulu. Son- rasında da Yeditepe Üniversitesi’nde yüksek lisansa başladım. Yeditepe’de derslerimize rahmetli Üzeyir Garih, Bedrettin Dalan ve Mario Levi gibi isimler girerdi. İŞİ SAHADA, KÖMÜR DAĞLARININ TEPESİNDE ÖĞRENİYORDUM “1994 yılında İngiltere’den döndükten sonra bir tanıdı- ğımızın aracılığıyla OYAK’ın iştiraki olan Oytaş Dış Ticaret’te stajyer olarak işe başladım. Belli bir ağırlığı olan, disiplinli bir kurumdu. Kurumsal yapısı güçlüydü. Dış ticaret olarak işimiz, OYAK’ın bünyesinde yer alan çimento fabrikalarının enerji ve hammadde gibi ihtiyaçlarını karşılamak ve ihracat- larına katkıda bulunmaktı. Dış ticareti öğrenmek, mevzuatı anlamak için çok çalışıyordum ve meraklıydım. İlk girdiğim hafta Halkalı gümrüğüne, ithal ettiğimiz ve oradan Adana’ya göndereceğimiz kraft kağıtlarını görmeye gitmiştim. Gümrük müşavirimiz gümrüğe geldiğime şaşırmıştı; çünkü bunu daha önce şirkette kimse yapmamıştı. Fakat iyi ki gitmişim. Kraft bobinleri vagonlara o kadar verimsiz bir şekilde yükleniyordu ki vagonların neredeyse yüzde kırkı boş kalıyordu. İşin üzerine gitmem sonucu yüzde 90 doluluk oranına ulaşılıp, o sene navlundan yüzde 35 tasarruf etmiştik. Daha sonraki zamanda işi yerinde, sahalarda, ithal kömür dağlarının tepesinde gezerek öğrenmeye devam ettim. Bazen eve kömür tozlarıyla kapkara geliyordum. Genç arkadaşlara en büyük tavsiyem, işlerini tutmaları, sahiplenmeleridir. İşlerini sıkıca kavramadıkları sürece o iş onların olmaz. İşi yaşamanız, sahiplenmeniz lazım. İşi yerinde görme, dokunma ve anlama ısrarım yükselmemi de sağlıyordu. Stajyer olarak başladığım Oytaş’tan dört senenin ardından 1998 yılında ayrıldığımda İthalat Koordinatörlüğü yapıyordum...” PROFESYONELLİĞİ SORGULAMAYA BAŞLAMIŞTIM “Firmada bir yönetim değişikliği olmuştu ve uyum sağla- yamayıp ayrılmıştım. Ardından bir Norveç-Türk ortaklığı olan TET Enerji firmasında genel müdür yardımcısı olarak işe başla- dım. Norveç ve İsveç’in çimento devlerinin oluşturduğu büyük bir grubun firmasıydı. Oytaş’ta yaptığımız işe benzer, çimento fabrikalarına kömür sağlıyorlardı. O dönemde başarılı işler yaptık ve Türkiye’de ciddi kömür sahaları oluşturduk. Fakat kısa bir süre sonra, 1999 yılında yurtdışındaki ana firma, tüm dünyadaki o alandaki faaliyetlerini durdurma kararı aldı. Bu olay, kârlı, başarılı bir işletmede üst düzey bir yönetici olarak görev yapan beni büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı. Başa- rılı bir şirketin yurtdışından gelen ani bir kararla kapatılması çok üzücüydü. Bu olay benim profesyonelliği sorgulamama neden olmuştu...” BİR AHMET BEY VARDI! “1999 yılında, 17 Ağustos depreminden iki ay önce, iki ortağımla beraber Aktif Yalıtım ve Mühendislik Hizmetleri firmasını kurduk. İthalatçı, distribütör ve uygulamacı bir yapı- mız vardı. Yeditepe Üniversitesi’ndeki yüksek lisans eğitimim sırasında hocamız Üzeyir Garih’e, yalıtım sektörüne girmek istediğimi söyleyip, ne tavsiye edebileceğini sormuştum. O da ‘Bizim işlerimizi bir Ahmet Bey var, o yapar’ deyip susmuş ve gitmişti. Kalakalmıştım... Ertesi hafta ise derse geldiğinde cevabından bir şey anlayıp anlamadığımı sormuştu. Ben de anladığımı, Ahmet Bey’in önemli bir çözüm ortağı olabildiği için kendisi tarafından isminin hatırlanabildiğini söylemiştim. Bu işte marka ve firma da önemlidir ama asıl önemli olan çözüm ortağı olabilmektir. Yalıtım, inşaatta ciddi sıkıntı yaratabilen bir iştir. Başarı ancak bir çözüm ortağı olabilmekte yatıyordu. Bu, ders olmuştu bana. Sözünü ettiği Ahmet Bey’i de yıllar sonra öğrendim; Ahmet Ulubaş’mış. Binlerce çalışanı olan Üzeyir Bey’in adını hatırladığı bir isim olmak ancak yaratılan çözüm ortaklığıyla mümkündü...” AKTİF YALITIM... “Yukarı Dudullu’da kurduğumuz Aktif Yalıtım enteresan bir firmaydı. Yalıtım sektöründe o yıllarda üç eğitimli ve yabancı dil bilen gencin ortak olduğu bir firma yoktu. Çok güzel bir showroomumuz da vardı. Sika, Henkel, BTM firmalarıyla çalışıyorduk. Genç ve dinamik yapımız firmaların ilgisini çeki- 48 Kasım 2014 • www.yalitim.net

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=