Yalıtım Dergisi 125. Sayı (Ağustos 2014)

28 YALITIM • AĞUSTOS 2014 isteriz ki etkin yalıtım, bir ürün ile değil, detaylı çalışılmış ve doğru tes- pit edilmiş bir sistem ile sağlanabi- lir. Günümüzde, özellikle bazı ürün gruplarında birbirine yakın kalitede ürün üretebilen çok sayıda üretici mevcuttur. Teknik servisi ve satış son- rası hizmeti ile bahsi geçen sistem çözümünü sunabilecek kuruluş sayısı ise çok daha kısıtlıdır. Önerimiz: Projeci, müteahhit veya son kullanıcının bu hususlara önem vererek seçimini yapması, bir tedarikçi değil, bir çözüm ortağı belir- lemesi gerektiğini sürekli olarak göz önünde bulundurmasıdır. 3. Doğru uygulama: Etkin bir su yalıtımı çalışmasının üçüncü ayağı olan bu hususun sektörümüzün hala zayıf halkası olduğunu düşünüyoruz. Elbette ülkemizde iyi yalıtım uygula- yıcılarının varlığının farkındayız. Ama sayıları çok sınırlı. En iyi sistem ya da ürünün ehil olmayan ellerle ve yanlış uygulan- masının bir sonuç sağlamayacağı gibi, yapı sahibini bilinç dışı bir yanılgıya da sürükleyebilir. “Yalıtım yapıldı, yapım koruma altında” düşüncesi ile özellikle toprak altı kısımlar gibi göz- lem şansı olmayan kritik bölgelerde, bir kontrol yapma ihtiyacı duymaya- cak ve korozyonun geri döndürüle- mez hasarlarına ve risklerine maruz kalacaktır. Önerimiz: Bu konudaki en önemli görevin ve sorumluluğun, bizim de çalışanı olduğumuz yalı- tım sektörü kuruluşlarına düştüğü görüşündeyiz. Gerek deprem (daya- nıklılık-korozyon) yalıtım etkileşimi üzerindeki önemli koruyuculuk ve engelleyicilik görevimizi layıkıyla yerine getirerek topluma doğru hiz- met verebilmek, gerekse kuruluşları- mızın arzu edilmeyen tazminat dava- ları ile karşılaşmalarını engellemek amaçlarıyla güçlü bir tamir ve yalıtım ağı kurmalıyız. Bu amaçla; • Yalıtım ve yapı kimyasalları sektö- ründeki teknik vasıflı kuruluşların eğitime gereken kaynağı ayırması • Eğitim verecek personeline “eğiti- cinin eğitimi” faaliyetlerini düzen- lemesi • “Uygulayıcı firma” olmayı cazip hale getirmek üzere, eğitimini tamamlayan ve sertifika alan uygu- layıcılara talep yaratılmasının des- teklenmesi gerekmektedir. Özel- likle, bu hedefe üretici firmaların iki temel faaliyeti ile ulaşılabilir: Birincisi, kendi bünyelerinde “iş takibi” birimleri kurmaları ve şantiye taramaları ile iş belirleme ve yönlendirme; ikincisi ise ürün satış ağlarını (dağıtıcı bayi, bayi, tali bayi) sistematik olarak bilgilen- direrek bu noktalardan uygulayıcı- lara talep yaratılmasını sağlamaktır. Bu yöntemin diğer bir faydası da özellikle bayi ve tali bayilerin sat- tığı ürünlerin uygulamasını yapan, -henüz- firma yapısında olmayan usta ve kalfalara ulaşmayı sağla- yacak olmasıdır. Ülkemizde çok yaygın olan ve ölçülemeyen bu potansiyel, sistematik ilgi ve eği- timle büyük yarar sağlayabilecek bir işgücüne dönüşecektir. B. Bu konu, binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi çalışması değildir. Bizler bu donanımda firma- lar değiliz. Güçlendirmenin ayrı bir uzmanlık, proje ve uygulama konusu olduğunun bilincindeyiz. Bu yakla- şımda amaç, mevcut yapı stoğundaki binaların güçlendirilinceye veya yeni- den inşa edilinceye kadar geçecek sürede yapının depreme karşı daya- nıklılığının, korozyon etkisi ile daha da azalmasının önüne geçmektir. Ne yapabiliriz? Birincil hedef, mevcut yapı sto- ğundaki yapıların sürekli olarak rutu- bete ve suya en yoğun maruz kalmış olan ve buna karşılık en fazla yükü taşıyan bodrum/toprak altı kolon, perde ve kirişlerinin oluşmuş hasar- larının tamir ve yalıtım yoluyla taşıma güçlerinde daha fazla kayba uğrama- larını engellemektir. Nasıl yapabiliriz? Hasarlı yapı stoğunu ikiye ayırırsak, Konut amaçlı binalar: Yapılması konut sahipleri ve site yönetimleri- nin tasarrufundadır. Bizlere düşen, derneklerimiz ve firmalarımızın olanakları ile insanlara bu hizmeti uygun maliyetlerle vererek, riskleri- nin büyümesini engelleyebileceğimizi anlatmaktır. Toplu bulunulan hizmet yapı- ları: Okul, hastane, ibadethane (cami, cemevi, sinagog, kilise) gibi yapılarda bu adımın kararının bireysel tasarruflara bırakılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Öneri olarak; belediyeler, ilgili der- neklerimizle ortak çalışıp, bu işleme gereksinimi olan bu tür yapıları lis- teleyip, üretici ve uygulayıcı firmalar arasında bir paylaşıma gidebilir. İlgili belediyeler söz konusu işlerin yapılıp yapılmadığını, dernekler de seçilen ürünlerin ve uygulamanın uygun- luğunu ve maliyetini denetleyerek sürecin hızlı ve doğru gelişimini sağ- layabilirler. Sonuç olarak; kaçınılmaz olan ama ne gün olacağını bilmediğimiz bir afetten bahsediyoruz. Bir şeyler yapabiliriz... Karanlığa kızıp, bağırıp, çağırmak yerine iki mum yakabiliriz. Amacımız yeni yapılarda tam doğruları yapmak ve yaptırmak, mevcut yapı stoğunda ise riskimizi azaltmak, hatta ilk adımda riskimizin artmasının önüne geçmek olmalıdır. analiz Y

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=