Yalıtım Dergisi 123. Sayı (Haziran 2014)
analiz 46 YALITIM • HAZİRAN 2014 mız olan kaderciliği ve balık hafı- zalılığı göz önüne alarak, bu tek- rar periyodunun 3 ayı geçmemesi gerekir. Ülkemiz insanının yapısını da hassasiyetle değerlendirmek ve bu eğitimlerde kesinlikle “aile” ve “çocuk” kavramlarına ve onlara karşı taşınan sorumluluklara özel- likle yer vermek çok etkili olmak- tadır. 3. Elbette ki konu, yönetmelik yayın- lamak ve eğitim vermekle “güvenli uygulama” düzeyine gelemez. “Ödül ve ceza” sisteminin kesin- likle uygulanması ve bu konuda hiç taviz verilmemesi şarttır. Bu konuda, sürekli olarak örnek teş- kil etmesi gereken -yaka rengine bakılmaksızın- şef, amir, yönetici kadronun da aynı sistemle izlen- mesi gereklidir. Diğer bir zaafımız da, özellikle bu konuda, gereksiz affediciliktir. Zira, her “bir şans daha” tanıdığınız bir aykırı dav- ranışta bulunan çalışan, en az on çalışanın daha “Emniyet kemersiz yakalanırsak en az bir sefer ceza- dan yırtarız!” rehavetine ve riskine girmesine nedendir. 4. Özellikle yangın, su baskını, dep- rem gibi afet durumlarında “kim, ne zaman, ne yapar, nerede top- lanılır, müdahale ekipleri kim- lerdir” paniğini yaşamamak için en az yılda bir kez ciddi tatbikat yapılması, bu tatbikatlar sırasında iş faaliyetlerinin durdurulması, tat- bikata yaka rengine bakılmaksızın tüm çalışanların katılımı zorunlu olmalıdır. Tabii ki tüm bu kuralların uygu- lanması durumunda dahi kilit husus, şirketin/kuruluşun doğru ve yeterli kalitede teçhizatı, bakımlı olarak, yeterli sayıda ve sürekli olarak temin ettiği varsayımıdır. Ki bu konuda 1. maddede değinilen yeni sistemin bugüne kadar yaşanan denetim boş- luğunu hızla dolduracağı umudunu taşıyoruz. İnsan hayatından daha değerli ne olabilir ki? Y trafik kazaları arasındaki bir benze- şimi kullanmak istiyorum; maden kazaları uçak kazaları ile benzeşiyor, tekrarlama periyodu daha uzun ama her kazadaki can kaybı çok yüksek. İnşaattaki ve ilgili altyapı çalışmala- rındaki iş kazaları ise araba kazalarına benziyor; hemen her gün bir yerlerde oluyor ve bir veya birkaç çalışan haya- tını kaybediyor. Konuya yıllık bir değerlendirme ile bakarsak; aynen araba kazala- rında uçak kazalarından daha fazla can kaybı olduğu gibi, yurdumuzda inşaat dünyasındaki can kayıplarını, inşaat faaliyetleri ile ilgili altyapı çalışmalarındaki (su, kanalizasyon, cephe, yalıtım vs.) kayıplarımızla birlikte değerlendirdiğimizde, en az madenler ve taş ocaklarındaki oranda (tüm iş kazalarının %10.5’u) kayıp- lara ulaştığını maalesef görüyoruz (Kaynak: TÜİK, 2013 İş Kazaları ve İşe Bağlı Sağlık Problemleri Araştırma Sonuçları). Bu noktaya kadar irdelediğimiz, kurumsal iletişimin önemi ve gereği, mavi yakalı çalışanların işe bedensel katılımları nedeniyle taşıdıkları risk ve ana sektörümüz olan inşaatın iş kazaları istatistiklerinin olumsuz tab- losu göz önüne alındığında ve hepsin- den öte, yaşanmış deneyimlerle Türk insanının zaafları ve meziyetleri göz önüne alındığında “yönetim” gözü ile iş kazalarını engellemenin 4 temel kuralı aşağıdaki gibidir; 1. Şirketin konuya büyük bir cid- diyetle yaklaşması, konuyla ilgili yönetmeliğin hazırlanmış ve yayınlanmış olması ilk, hatta ön şarttır. Bu hususta, Çalışma ve Sos- yal Güvenlik Bakanlığı’nın 2014 yılı itibariyle yürürlüğe koyduğu sistem, denetim mekanizmaları ve cezai uygulamaları umut vericidir. 2. İSG ile ilgili eğitimlerin ve peri- yodik tekrarlarının aksatılmadan yapılması kesinlikle sağlanmalıdır. Sektörümüzdeki yüksek eleman giriş-çıkış hızını ve milletçe zaafı-
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=