Yalıtım Dergisi 12. Sayı (Mayıs-Haziran 1998)

bir öneri _________________ _ ters koşullanmadan kurtarılmadıkça dünyanın en iyi malzemeleri ve teknikleri bile bizi kurtarmaya yetmeyecektir. Şartnamelere konan imalat kalemlerinin "var mı var!.." cinsinden yasak savma değil, gerçekten yapı fiziğini değiştiren çözümler olması, ancak bir toplumsal eğitim ve uzlaşmanın ardından mümkün olabilir. Bilirsiniz; bir iğne deliği su yalıtımının, bir anahtar deliği ses yalıtımının, bir ıslaklık ısı yalıtımının canına okumaya yeter... Kim yapacak, kim denetleyecek? Her uygulayıcının başına bir yapı po- · lisi dikecek halimiz yok. Bu iş ancak yaygın bir eğitim ve bilinçlenme ile çözülebilir. Burada malzemeleri ve uygulama biçimlerini tartışırken sorunun toplumsal bo yutunu gözardı edersek bu tip yazıların da, bu konuda yapılan ve yapılacak olan toplantıların da "bazı kişisel katkılar!. .. " dışında hiçbir işe yaramayacağını üzülerek hatırlatmak istiyorum. Yalıtım önlemleri daima; yapıyı pahalılaştıran, işi yokuşa süren işler sınıfından sayılmıştır. Akıllıca çözümlerin aslında ilave harcama bile gerektirmeyeceği hep unutulmuştur. Eğer gerçekten ek bir yatırım gerekiyorsa bunun da yapı ömrü ve insan sağlığı açısından elzem olduğu görmezden gelinmiştir. Bu yüzden yalıtım öneren mimarlar ve malzeme tanıtan firmalar, mal sahibinin gözünde hep "zorla mal satmaya çalışan işportacı" muamelesi görmektedir. Evet masraf olmasın diye sokağa çıplak çıkabiliriz. Ama sonuçlarına da katlanırız. Bu yazımın amacı yalıtım konusunda bilimsel bir tebliğ sunmak değil, konunun yaşamla kesiştiği noktalara dikkat çekip; 1. Eğitim korumlarını, 34 2. Üretici firmaları, 3. Meslektaşlarımız ve 4. Duyarlı yatırımcıları aktif bir göreve çağırmaktır. Biraz vazifeye biraz da insafa çağrıdır. Herhalde toplum olarak bu bilinçsiz ve duyarsız yaklaşımı hak etmedik ... Yıllarca siyah bir şey sürülmüş yüzeyleri suya karşı yalıtılmış sandık. Herhangi bir ısı yalıtım malzemesini hesapsız ve bilinçsiz kullanarak reklamlardaki gibi sıcacık evimiz olacağını düşledik. Gürültünün sadece camdan gelen b[r tehlike olduğunu düşündcik. Yangının ise yalnız odanın ortasında kağıt tutuşturarak çıkabileceğini zannettik... Bu yanılgıları değiştirecek hiçbir somut girişim ufukta gözükmüyor. Yine kendi aramızda, o da "ilgisi olanlara!" yönelik bilgi alışverişinden öte bir girişim yok. Hatalarımızla baş başayız! ... Bu yazının amacı; yalıtım dünyasında olan biteni ve gösterilen iyi niyetli çabaları bir düzene sokma gayretidir. Mümkün olursa bir çatı altına toplama ve etkinlik kazandırma değildir. Katılmanız halinde geçerlik kazanacak ve sonuçlarından birlikte yararlanacağı:ç: ... Ne yapmalı? Her araştırmanın ve bir sorunu kurcalamanın ardından sorulması gereken soru "Ne yapmalı?" Ve işte öneriler: 1. Teknik düzeydeki toplantı ve bildirilerin "özet sonuçlarının" topluma yansıması için bir sivil platform oluşturulmalıdır. Yalıtım konusunda geleneksel ve çağdaş olanaklarla nasıl önlemler alınabileceği, ne kadar harcama ile işletme giderlerinden ne kadar kar sağlayacağımız, yapı ve insan sağlığı açısından elde edeceğimiz yararlı sonuçlar vurgulanmalıdır. Doktorlarla işbirliği yapıp, rutubetin ve gürültünün insan sağlığına etkileri saptanmalı, makine mühendisleri ile işbirliği yapıp ısı yalıtımının ısıtma ve soğutma sistemine ve harcanacak enerjiye etkisi ve sonuçları irdelenmeli, itfaiye ile işbirliği yapıp ocak söndüren yangın afetine karşı tedbirlerin yapının neresinden başlayıp neresine kadar götürülmesi gerektiği araştırılmalıdır. Daha da önemlisi• "biz zaten bunları biliyoruz" diyen sayın meslekdaşlarımızın "işgüzarlık!" suçlamalarına aldırmayıp bilmeyenlere bu bilgileri iletmek için özel bir gayret gösterilmelidir. Firmaların ve yatırımcıların konuya verdiği önem oranında bu sivil çabaların "YALITIM ENSTİTÜSÜ" adı altında örgütlü bir çabaya dönüştürülmesi düşünülmelidir. 2. Yalıtımın: Okullarda bir "sivil savunma" konusu gibi işlenmesini sağlayacak girişimlerde bulunulmalıdır. Su, ısı ses ve yangın tahribatı özellikle kentsel mekanda süregelen yaşam savaşının adeta gizli silahlarıdır. Bu savaşta kurşun kullanılmamakta fakat insanlar kitleler halinde hastalanmakta, akıl ve beden sağlıkları bozulmakta ve ihmaller büyüdüğünde ölmektedir. Bizce gerçek "sivil savunma"; sivil hayat boyunca sürdürülecek olan böylesi bir savunmadır. Milli eğitim sistemimiz içinde hayatın gerçek bilgilerini sokmaya çalışırken, bir "yaşam kültürü" olan bu konular neden "ders konusu" olmasın? Çağdaş eğitim çağdaş

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=