Yalıtım Dergisi 119. Sayı (Şubat 2014)

42 YALITIM • ŞUBAT 2014 İnşaat sektöründe işe başladım “Sonraki işimi ise çoğu işimde olduğu gibi yine gazete ilanıyla bul- muştum. İnşaat sektöründe faaliyet gösteren, o zamanlar pek de bilme- diğim önemli ve lider bir firma satış müdürü arıyordu. İnşaat sektöründe hiç deneyimim olmamasına rağmen Fransa’da edindiğim hayat tecrübesi kendime güvenmemi sağlıyordu. 28 yaşındaydım ama sanki 40 yaşındaki bir insanın deneyimlerine sahiptim. İşe başvurumun ardından kabul edildim ve 1991 yılında bu firma- nın Gebze fabrikasında satış müdürü olarak işe başladım. Bana bağlı insan- ların hepsi inşaat mühendisiydi. Ara- larında sadece ben iktisatçıydım. Dört yıl boyunca çalıştığım ve bir aile firması olmasına rağmen kurumsal yapısı güçlü olan bu firmada satış, pazarlama ve yöneticilik anlamında çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Özellikle genel müdürümüz Cüneyt Soyudal ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Özgür’den ciddi tecrübe- ler ediniyordum. Bayi örgütünden sorumluydum. Satışları da iyi bir noktaya getirmiştik. Benim için keyifli bir dönemdi fakat zamanla yabancı dillerimi kullanamamak ve işin bende biraz tatminsizlik yarat- ması nedeniyle başka bir arayışa gir- miştim. Sonuç olarak 1995 yılında, dört senenin ardından oradan dostça ayrıldım...” “Bu iş benim” dediğim Braas ilanı “İzmir’de bir holdingde Genel Koordinatör olarak çalışan eski genel müdürüm, ayrıldığımı duyunca Genel Koordinatör Yardımcısı pozis- yonunu teklif etmişti ve ben de kabul etmiştim. İş İzmir’deydi. Başladıktan sonra bu işin de beni tatmin etme- yeceğini anlamıştım. Arayışlarım devam ediyordu. Annem her hafta, pazar günleri İstanbul’da çıkan Hür- riyet Gazetesi’nin İnsan Kaynakları ekini postayla İzmir’deki adresime portre & röportaj gönderiyordu. İnsan Kaynakları’nı çok sıkı takip ediyordum. Bu takibim bir süre sonra beni hedefime ulaştır- mıştı. Braas’ın Ülke Müdürü aradığı ilanı görür görmez ‘Bu iş benim’ demiştim...” Braas, projeyi benim geliştirmemi istiyordu “Dünyada çatı sektörünün lider markası Braas, Türkiye’de fabrika kurmak üzere girişimlerde bulunu- yordu. Hemen başvurdum ve iki üç kere Almanya ile İtalya’ya görüş- melere gittim. Proje fikir aşama- sındaydı ama işe kabul edilmiştim. Projeyi benim geliştirmemi istiyor- lardı. 1996 yılında ciddi ciddi bu konu üzerine çalışmaya başladım ve Türkiye’deki inşaat sektörünü de iyi-kötü bildiğimden, onların düşün- düklerinden çok farklı bir boyutta bir proje tasarladım. Braas merkezi, Türkiye pazarına sadece kiremitle girmeyi planlıyordu. Fakat zaten çok sert bir fiyat rekabetinin yaşandığı Türkiye’deki kiremit sektöründe nispeten pahalı bir kiremidin ticari açıdan karşılık bulamayacağını tah- min edebiliyordum. Tamamen yeni bir iş modeli dizayn edilmeliydi ve ben de öyle yaptım...” Almanlar, bulduğum arsaya bakma gereği bile duymamıştı “Braas, çatı sisteminin ‘baba’sıydı. Yani kiremitle birlikte su yalıtımı, ısı yalıtımı, çatı penceresi, yağ- mur indirme sistemleri gibi bütün tamamlayıcı sistemlerin olması gere- kiyordu. 15 ürünle girilmesi plan- lanan Türkiye pazarına komple bir çatı sistemi çözümünden oluşan 200 kalem ürünle girilmesi şarttı. Braas yönetimi de bunu kabul etti. Arsa arandı, bulundu, fabrika inşaatı baş- ladı ve iki senenin ardından bugün de faaliyet gösterdiğimiz Gebze’deki tesislerimizde 1998 yılının haziran ayında faaliyete geçtik. Arsayı buldu- ğumda gelip bakmalarını istemiştim ama bana güvendiklerinden gelme- mişlerdi bile. O olay beni çok onur- landırmıştı ve firmaya bağlılığımı artırmıştı...” Kiremitlerle Türkiye’yi dolaştım “Yüzde yüz yabancı sermayeli bir şirket olarak hemen kiremit üreti- mine başladık. İki yıl boyunca bire bir pazar araştırması yaptım, kire- mitleri aldım Türkiye’yi dolaştım. Almanlar da bana müthiş bir güven duyuyorlardı. Bu yaklaşımları beni çok şaşırtmıştı. Fabrika kurulur kurulmaz da başarı kazandık. Sadece iki model kiremidimiz vardı. Çatı- nın sadece kiremitle kaplanacak bir bölüm olmadığını, bir çatıda kire- mitten bağımsız ısı, su ve ışık gibi çok sayıda soruna çözüm getirilmesi gerektiğini savunuyorduk. Ve çatı, birbiriyle uyum gösteren ve çalı- şan bir bütün sayesinde sağlıklı bir hale gelebilirdi. Bunun da adı ‘çatı sistemi’ydi...” Beni sadece haksız rekabet tedirgin ediyordu “Başlarken inanılmaz derecede heyecanlıydım. Beni en çok tedir- gin eden konu ise haksız rekabetti. İşin tutup tutmayacağı ile ilgili bir kuşkum yoktu, çünkü ürünler çok iyiydi ve inanıyorduk. Fakat Türki- ye’deki haksız rekabet ve fiyatların düşük olması, standartların olmama- sını beraberinde getiriyordu. İki-üç kat pahalı olan ürünü nasıl anlatırız

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=