Yalıtım Dergisi 114. Sayı (Eylül 2013)
58 YALITIM • EYLÜL 2013 lenemez bir sorumluluk olarak kar- şımızda dururken, 17 Ağustos depre- minin her yıldönümünde soruna ve alınması gereken önlemlere dikkat çekmek durumunda kalmak bile başlı başına tuhaflığa işaret etmektedir. Bu tuhaflığın sorumluluğu, elbette ne vatandaşlardır ne de meslek odala- rıdır. Sorumlular bellidir; deprem yıldönümleri sorumlulara sorumlu- luklarını bir kez daha hatırlatmaya neden olmaktadır. Bir doğa olayı olan depremin önüne geçebilmek elbette mümkün değildir. Asıl hedef, doğa olaylarının doğal afete dönüşmesinin önüne geç- mek, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretebilmek, depremi bir risk faktörü olmaktan çıkartmaktır. İnşaat mühendisliği, her zeminde, her şart altında güvenli, sağlıklı, yaşa- nabilir yapı üretiminin gerçekleşebi- leceğinin mümkün olduğunu kanıt- layan ve uygulamasını gerçekleştiren bir bilim dalıdır. İnşaat Mühendisleri Odası, bilim- sel mesleki bilgi ve gerekliliklere dayanarak, depremin yıkıcı etkisinin ancak bilimsel ölçekte yapılması gere- ken bir planlama ile olanaklı olaca- ğını; ayrıca yapı üretiminin ve yapı denetiminin nitelikli hale getirilmesi ile azaltılabileceğine sürekli olarak vurgu yapmaktadır. Yapı denetimi ve mesleki denetim Depremler yapı denetiminin öne- mini görünür kılmış, asıl soruna ve çözüme işaret etmiştir. Yapı denetimi güvenli, sağlıklı, yaşanabilir yapı üretimin olmazsa olmazıdır. Yapı denetiminin sahip olduğu önem, ülkemiz toprakları- nın değişik düzeylerde depremselliği ile görünür olmaktadır ki, denetim eksikliğinin veya sistemdeki eksikli- ğin doğurduğu sonuçlar kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Yapı denetimi, yapı üretim süre- cinin başat sorunu olarak ülke gün- deminde önemli bir yer tutmaktadır. Yapı denetimi ne salt güvenli yapı üretimidir ne de doğal afetlerle sınır- lıdır. Yapı denetim süreci; yer seçimi, zemin etüdü, projelendirme, yapım koşulları, çevre güvenliği, estetik, sağlık koşulları, ekonomi ve garanti sürelerini içermektedir. Yapı üretim sürecinin üç temel ayağı bulunmaktadır: Tasarım, uygu- lama ve denetim. Bu temel özellikler arasında uyumlu ve tamamlayıcı bir ilişkinin tanzim edilmesi ne kadar önemliyse, bütünlüklü bir mevzuat ve eksiksiz bir yapı denetimi de aynı oranda öneme sahiptir. Sürecin bu üç temel ayağının farklı aktörler tarafından yürütülmesi ise sürecin değişmez ilkesel özeliği olarak kabul edilmektedir. Yapı denetimi bugünle ilgili olmak- tan daha çok gelecekle ilgilidir. Dola- yısıyla yapı denetimi üzerinde yapı- lan çalışmalara, çıkartılan yasalara, değiştirilen mevzuata geleceğin pen- ceresinden bakmak gerekmektedir; geleceğe dair beklentimizin genel çerçevesi, felsefesi ve ekonomi poli- tiği bugünkü kararların da belirleyicisi olmaktadır. Yapı denetiminin düzenlenmesine ilişkin mevzuat çalışmalarının, konu- nun içerdiği önem ve hassasiyetten hayli uzak olduğu belirtilmelidir. Hükümetin yapı denetimini adeta bir yap-boz tahtasına çevirdiği bilin- mektedir. Kanun ve uygulama yönet- melikleri defalarca değiştirilmiştir. Neredeyse altı ayda bir Yapı Denetimi Kanun Taslağı Tasarısı kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Bu durum konunun ciddiyeti ile bağdaşmamaktadır. Aynı şekilde, meslek odalarının yetkilerini elinden alan düzenlemelerin, yapı denetim sistemini mevcut durumun bile gerisine düşme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmaktadır. TMMOB ve bağlı Odaları, yapı denetimin önemine işaret etmekle kalmamış, meslektaşlar tarafından gerçekleştirilen mesleki faaliyetlerin de denetlenmesi konusu üzerinde hassasiyetle durmuş, mesleğin geliş- mesi, mesleki niteliğin artırılması, meslektaşların belgelendirilmesi doğ- rultusunda girişimlerde bulunmuştur. İnşaat Mühendisleri Odası tasa- rımdan uygulamaya kadar yapı üre- tim sürecinin ve sürecin tüm unsur- larının denetlenmesi gerektiğini savunmaktadır. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği unutulmaktadır Meslek Odaları; toplumsal sorum- luluğu gereği mesleki uygulamala- rın niteliğini yükseltmek amacıyla üyelerinin sicilini tutmakta, üyeler tarafından gerçekleştirilen mesleki faaliyetleri kayıt altında bulundur- makta, bir mühendisin iş yapabilme kapasitesini gözetmekte, yapı üre- tim sürecinin kanayan yarası olarak kabul edilen “imzacılığın” önüne geçmeye, üyelerinin ayıplı, kusurlu iş yapmasını önlemeye çalışmakta, bu üyeleri soruşturmakta, yaptırım uygulamakta, sahte mühendisliğin önüne geçmek amacıyla YÖK dahil kamu idaresi ve talep durumunda iş sahipleri ile ilişkiye geçmektedir. Hal böyleyken, Hükümet, 636 ve 644 sayılı Kanun Hükmünde Karar- name ile Meslek Odalarının görev ve sorumluluğu altında bulunan işlerin tamamını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde kurulan Mes- leki Hizmetler Genel Müdürlüğü’ne devretti. Aynı şekilde, 3 Nisan 2012 ve 14 Nisan 2012 tarihlerinde, Planlı Tip İmar Yönetmeliği ile Yapı Dene- timi Uygulama Yönetmeliği’nde ger- çekleştirilen değişikliklerle, Meslek Odalarının mesleki denetim yapması engellendi; meslektaşların Meslek Odalarından Sicil Durum Belgesi alma zorunluluğu ortadan kaldırıldı. 9 Temmuz 2013 tarihinde 3194 İmar Kanunu’nun 8. Maddesinde yapılan değişiklikle de Meslek Oda- larının kamu adına denetim yapma yetkisi elinden alındı. Mevzuat deği- şiklikleri neticesinde denetim siste- minde oluşacak yeni sorunların önü deprem
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=