Yalıtım Dergisi 114. Sayı (Eylül 2013)
40 YALITIM • EYLÜL 2013 portre & röportaj kez de İstanbul ikincisi olmuştum. İyi de bir arkadaşım olan babama, evde şilte üzerinde okulda öğrendiklerimi gösterirdim. Birbirimizi yerden yere vurur, komşuları da merak içinde bırakırdık. Fakat çok sevdiğim bu sporu İTÜ’ye girdiğimde, eğitimin ağırlığından bırakmak zorunda kal- mıştım...” Dümeni inşaat mühendisliğine kırdım “O yaşlarda mühendis olmak, hiç vazgeçmediğim bir hedefti. Babam gibi ben de makine mühendisi olacak- tım. Fakat bunun yanında fizikte de başarılı olduğumdan başka mühen- dislik dallarını da izliyordum. Bunla- rın en önemlisi de inşaat mühendis- liğiydi. Daha ince hesaplar gerektiren cami kubbesi, spor salonu gibi kiriş- siz kabuk inşaat yapan başarılı bir inşaat mühendisi olan eniştemdeki, o mesleğine bağlılık ve inanç çok dikkatimi çekiyordu. Eniştemdeki o meslek aşkının etkisi nedeniyle üni- versite sınavına girdiğim dönemlerde dümeni inşaata kırmıştım...” Stajlarımı ciddiyetle yaptım “1970’te İTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü kazandım. Siyasi olayla- rın yaşandığı, fakat sonraki senelere nazaran daha masum, daha rahat yıllardı. Özellikle ilk yıllarda lise öğrencileri gibi ders aralarında top oynadığımız, keyif aldığımız yıllardı. Zemin mekaniği ise sevdiğim konu- lardan birisiydi. Öğrencilik yıllarımda en önem verdiğim şey stajlarımdı. Belki bir ölçüm olsa, inşaat mühen- disliği eğitimi alan öğrenciler arasında bu işi en ciddi yapan kişilerden birisi seçilirdim. Üç ciddi staj dönemim oldu. Bir yaz, 3. Haliç Köprüsü inşa- atında bir Alman firmasında, iki yaz da Samsun Hasan Uğurlu Barajı yapı- mında Doğuş İnşaat’ta staj yaptım. Bu stajlarımda dinamit patlatmadan işçi-mühendis ilişkilerine kadar çok şey öğrendim. Öğrencilik yıllarında yapılan stajların çok önemli oldu- ğuna inanıyorum. Bence öğrenciler, bir şeyler öğrenebilecek, kendilerini zorlayabilecek firmalarda staj yapma- lılar. Staj, öğrencilerin kendi yönlerini çizmelerinde çok faydalı bir dönem. Ciddiyetle ele alınmalı...” Hem İTÜ’lü hem Boğaziçi’liyim “İTÜ’de üçüncü sınıfta itiba- ren ileriye dair planlar da yapmaya başlamıştım. Goethe Enstitüsü’nde Almanca öğrenecek ve ardından Almanya’da yüksek lisans yapa- caktım. Fakat tam o dönemlerde, Boğaziçi Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği eğitimi alan sevgili eşim Betül’le tanışınca bu planlarımı değiş- tirmek zorunda kalmıştım. Aşk galip gelmişti ve yüksek lisans için rotayı Almanya’dan Boğaziçi Üniversitesi’ne çevirmiştim. Normal şartlarda 1974 yılında bitirebileceğim İTÜ’yü de evlilik arifesinde olduğum ve çözme- miz gereken bazı sorunlar nedeniyle bir yıl uzatmak zorunda kalmıştım. 1976’da, Boğaziçi Üniversitesi’nde zemin mekaniği konusunda yük- sek lisans yaparken de evlendim. 1977’de de yüksek lisansımı bitir- dim ve İTÜ’lülüğümün yanında bir de Boğaziçili kimliği kazandım. İTÜ’lü- lerin çok olduğu yerde İTÜ rozetini, Boğaziçililerin olduğu yerde Boğaziçi Üniversitesi yüzüğünü takıyorum...” Ailelerimize bayrak açtık ve evlendik “Öğrenciyken evlenmemiz ailele- rimizi de tedirgin etmişti. Meraklan- mışlar, seçimlerimize değil, zaman- lamamıza karşı çıkmışlardı. Fakat eşimle ben kararlıydık. Ailelerimize bayrak açtık ve evlendik. Tabii ki bir- kaç yıl içinde ciddiyetimizi anladılar ve her şey yoluna girdi. Biz ise yaşa- dığımız bazı zorluklarla kaldık. Okul bitince de ilk işim askere gitmek oldu. Askerliğimi, dört aylık yedek subay- lık eğitiminin ardından Ankara’da Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda İnşaat Emlak’ta tamamladım. Dede- den kalma bir ilgim de olduğundan askerliğimi çok severek ve daha da önemlisi gururla ve inanarak yapı- yordum. Hatta yemin törenindeki geçit yürüyüşünde, farkında olmadan eşime öyle sert bir bakış fırlatmışım ki, eşim evliliğimizi sorgulamaya baş- lamış...” Sen mi doğurdun? “En büyük şansım, Kara Kuvvetleri İnşaat Emlak Statik Büro’nun başın- daki ‘çılgın’ yüzbaşıydı. Evinin geçimi dışında tüm parasını çelik ve beton üzerine Almanya’dan getirttiği çok değerli kitaplara harcardı. Akşamları birlikte çalışırdık, çok yararlı bilgi- ler edinirdim. Mühendislik bilgim bir kademe daha gelişiyordu. Evli olduğumdan, her haftasonu oto- büsle İstanbul’a da gidip geliyordum. 1978 yılının haziranında, İstanbul’a geldiğim çok erken bir cumartesi sabahı oğlum dünyaya gelmişti. O ‘çılgın’ Yüzbaşımı, birkaç gün daha izin almak için aradığımda, ‘Çocuğu sen mi doğurdun’ sorusu üzerine pazartesi sabahı birliğe geri dönmek zorunda kalmıştım...” Suudi Arabistan “1979 yılında askerliğimi bitirdik- ten sonra Belen Mühendislik adıyla bir firma kurdum. Fakat iş yapabil- mek için başka deneyimler gereki- yordu. Eşim de bilgisayar mühen- disi olmasına rağmen, o günkü bir bilgisayar mühendisinin işi çok ağır ve gecesi gündüzü olmadığından bu yıpratıcı tempoda çalışmasını istemi- yordum. Maddi açıdan da çok refah içinde olduğumuz bir dönem değildi. Murat Belen Suudi Arabistan’da (soldan birinci)
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=