Yalıtım Dergisi 113. Sayı (Ağustos 2013)

56 YALITIM • AĞUSTOS 2013 4 dB civarında olmaktadır. Camlar arasındaki 6-9-12 mm’lik ara boş- lukların gürültü yalıtımına katkıları arasında kayda değer farklar bulun- mamaktadır [14]. Cam malzemenin ses yalıtım değerinin yükseltilmesi için; çift cam ara boşluğunun, kuru hava veya Argon gazı yerine SF 6 gazı ile doldurulması, çift camı oluş- turan camlardan birinin kalınlığının diğerine oranla farklılaştırılması, ara boşluk kalınlığının değiştirilmesi, yine camlardan birinin farklı kombi- nasyonlardan oluşan bir cam haline getirilmesi gibi çözümler sonuç getir- mektedir [15]. 3.3. Işık Geçirgenliği Işık geçirgenliği; cama dik bakıldı- ğında 380-780 nanometre dalga boy- ları arasındaki görünür güneş ışığının camdan geçiş yüzdesi olarak ifade edilmektedir. Camın sahip olması istenen ışık geçirgenlik değerinde, iklim, önemli bir etken olarak karşı- mıza çıkmaktadır. Yatık güneş açıları ve bulutlu gökyüzünün hakim olduğu kuzey bölgelerindeki camların müm- kün olduğunca çok ışık geçirmesi beklenirken, güney bölgelerinde aşırı parlaklıktan sakınmak için camın ışık geçirgenliğinin daha düşük olması istenmektedir. Bu aşamada, camın ışık geçirgenliği ile enerji geçirgenliği birbiriyle karıştırılmamalıdır. Enerji geçirgenliği, güneşin tüm ışınlarının geçiş oranını ifade ederken; ışık geçir- genliği, güneşin görünür ışınlarının geçişini ifade etmektedir. Gün ışığının sadece %44’lük bir kısmı görünür ışık olmaktadır. Bunun %53’ünü kızılötesi ışınlar, %3’ü de ultraviyole ışınlardır. Düz bir pencere camından %90 ora- nında direkt radyasyon geçmektedir [16]. Işık geçirgenliği düşük camlar, iç mekandaki gözlemciye “koyu”, dış- takine ise “açık” renkli görünürken; ışık geçirgenliği ve ışık yansımasının birbiri ile ters orantılı olmasından dolayı, bunun tam tersi de müm- kün olabilmektedir. Işık geçirgenliği yüksek olan kaplamalı camlar, dış- tan genellikle koyu görünmektedir- ler. Bu durumda cam rengi, düşük yansıtmada öne çıkmakta, yüksek yansıtmada ise geri planda kalmak- tadır. Yüksek yansıtma aynı zamanda güneş kontrol performansı anlamına da gelmektedir. Düşük bir ışık geçi- rimi, binaya dışarıdan bakıldığında içerinin görünmesini engellenmekte, ancak içeride yaşayanların dışarıyı koyu renk güneş gözlükleri arka- sından bakıyormuş gibi görmelerine sebep olmaktadır. Bunun olumsuz sonuçlarının başında da, gün boyu yapay aydınlatmaya ihtiyaç duyul- ması gelmektedir. Bu durum, kulla- nıcıların psikolojisini olumsuz ola- rak etkilemenin dışında, daha çok elektrik enerjisi kullanımına, yapay aydınlatmanın yarattığı ısı nedeniyle de soğutma yükü ve maliyetinin art- masına sebep olmaktadır. %100 ışık geçirme özelliğine sahip bir camın, cam kütlesinin tamamen renklendi- rilmesi veya cam yüzeyin renkli bir yansıtıcı tabakayla kaplanması ile % 9’dan %66’ya kadar ışık geçirme özelliği olan camlar elde edilmekte- dir. Işık geçirgenliği, binanın işlevine bağlı olarak tespit edilmelidir. Seçim yapılırken, mekan derinlikleri, kulla- nılacak malzeme renkleri gibi nokta- lara dikkat edilmelidir. Örneğin; ofis binalarında ışık geçiriminin minimum %30-35’ten az olmamasına dikkat edilmesi gerekmektedir [15]. 3.4. Renk ve Estetik İç mekanlarda aydınlık seviyesi ve parıltının yanı sıra görsel konforun niteliğini etkileyen etmenlerden biri de renktir. Estetik görünüm açısından seçilecek olan rengin “renk psikolo- jisi” kavramı dikkate alınarak mimar, ressam ve psikolog işbirliği ile seçil- mesi gerekmektedir. Camlarda renk, cam harmanına katılan renklendi- riciler veya kaplamalarla elde edil- mektedir. Renklendirme işleminde, alt camla sınırlı olan uygulamalara karşılık; renk seçenekleri hem kap- lama hem de alt camla elde edilebil- mektedir [17]. Renk ve ışık yansıması, birbirini tamamlayan iki özellik olmaktadır. Bir cam yüzeyin yansıtma özelliği; cam yüzeyin durumuna, yüzeye düşen ışığın dalga boyu ve yönüne bağlıdır. Camlarda, yüzeye düşen ışık enerjisinin bir bölümü ile yansıyan ışınların toplam enerjileri arasında, camın bünyesinde tutulan ve optik soğurma adı verilen bir enerji farkı mevcuttur. Herhangi bir cam yüzeye gelen ışının bir bölümü, gelen ışınla yüzey normali arasındaki açıya eşit açı yapacak şekilde yansımaktadır. Işık yansıması %5’ten küçük olan camlar mat, %55’ten yüksek olan- lar ise yüksek yansımalı olarak kabul edilir [15]. Dış çevrenin yapı üzerine yansıması, bina cephesi üzerinde değişik yansımalar oluşturmakta ve cam rengi de yansıtıcılık oranında ortam koşullarından etkilenmektedir. Özellikle reflektif kaplamalı camla- rın kullanıldığı cephe kaplamaları çevre ile değişken bir etkileşim sağ- lamaktadırlar. Ancak yine özellikle reflektif kaplamalı camlarda görülen “distorsiyon” ya da dalgalı görüntü sorunu; çevredeki yapılar, bulutlar ya da diğer unsurların cephe üzerinde yansımalarıyla dikkat çekici boyutlara ulaşmaktadır [18]. Giydirme cephenin estetiği, cephe sistemini oluşturan bileşenlerin biçi- mine bağlıdır. Ölçü, oran, renk, kont- rast, modül, denge, ölçek, ritim, mal- zeme-doku, doluluk boşluk, zemin- şekil bağıntısı ve ışık-gölge biçiminin estetik başarısının üzerinde temel- lendirildiği geleneksel araçlar olduk- ları kabul edilmektedir [19]. Estetik, kişisel bir kavram olduğu için bu konuda değerlendirmeye zemin teşkil edecek bir ölçütün ortaya koyulması mümkün değildir. Fakat cephenin diğer performans gereksinmelerini karşılamaması durumunda meydana gelecek hasarların, cephenin esteti- ğini olumsuz yönde etkileyeceği de bilinmelidir [17]. makale

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=