Yalıtım Dergisi 111. Sayı (Haziran 2013)

36 YALITIM • HAZİRAN 2013 portre & röportaj mal da yükledim, sırtımda sandık da taşıdım, depoda saatlerce cıvata da saydım. Her yaş grubunda çok farklı işler yaptım. İyi ki öyle olmuş. Bugün bana çay getiren çocuğun da, her kademedeki çalışanın da hem psi- kolojisini hem de neredeyse yaptığı işi biliyorum. Bunun için de her gün anne ve babama dua ediyorum. Yani bugün bir başarı yakalayabildiysem, bunun temellerinin çocukluğumda atılmış olduğuna inanıyorum Babam han veya bir gökdelen bırakabilirdi, olağanüstü koşullar sunabilirdi. Ama öyle yapmadı; önce güzel bir okulda okuttu, iyi eğitim alırken de ilko- kuldan itibaren hayatı ve iş hayatını öğrenmemi sağladı. Bize çalışma disiplini ve iş ahlakı aşıladı. Bunun çok katkısını gördüm. Hak ederek bir yerlere gelmeyi öğrendim, basamak- ları adım adım çıkmayı da...” “1971 yılında Şişli Terakki Lisesi’ni kazandım ve 1977’de mezun oldum. Önemli bir okuldu. Şişli Terakki mezunu olmak, o dönemde üniver- site mezuniyeti gibi bir şeydi. Mezun- lardan kimse açıkta kalmıyor, herkes üniversiteye girebiliyordu. Lise haya- tım da yine başarılı geçti. Yazları da yine çalışıyordum...” Dündar çalışkandır, aç bırakmaz “Eşim Arzu Hanım ile liseyi bitir- diğim yıl olan 1977’de tanıştık. Ben 17 yaşındaydım. Liseyi bitirmiştim; fakat daha üniversiteye başlamamış- tım. O ise Avusturya Kız Lisesi’nde öğrenciydi. Bir an önce evlenmek istiyorduk. Gezilen, tozulan dönem- ler değildi. Ayhan Baba (Kayınpederi Ayhan Babacan), ‘ciddilerse gelsinler istesinler’ demiş. İşim yoktu, eğitimi- min ne olacağı belli değildi. Babam ise kız istemeye gitmeyi kabul etti. Bana çok güvendiğini o an anladım. Babamın Arzu’yu isterken söylediği şeyler hala kulağımdadır: ‘Kızım bunun işi yok, eğitimi ise belirsiz. Fakat çok çalışkan çocuktur. Avus- turya Lisesi’nde okuyorsun. Babanın evinde ipek giyiyorsun, belki bunun evinde basma giyersin. Sizin evde güzel halılar var, belki kendi evinde bir kilimin olur. Şu oturduğun evde güzel avizeler var, belki bunun evinde sadece ampül yanar. Ama Dündar aç bırakmaz, çalışır, çok çalışkan çocuk- tur. İyi koşullar sağlamak için çaba göstereceğine inanıyor ve ona güve- niyorum’. Aynı yıl içinde nişanlan- dık ve 1981 yılında evlenene kadar nişanlı kaldık. Ailelerimizin bana duyduğu güven için minnettarım. Hiç unutmadım, unutmayacağım...” Yönetici olma fikri baskındı “1977 yılında Marmara Üniver- sitesi İşletme Fakültesi’ni kazan- dım. Nişanlıydım. Arzu da birkaç sene sonra Boğaziçi Üniversitesi’ne başladı. İktisat, tercih sıralamamda birinci sıradaydı. Mühendislik veya tıp gibi teknik alanları hiç düşünmü- yordum. Yönetici olma fikri baskındı. Üniversite dönemi siyasi açıdan karı- şık bir dönemdi ve ilk yıl kaydımı dondurmak zorunda kalmıştım. Okul pek açık olmazdı. Üniversite öğrenimim boyunca hiç profesör görmedim. Belki doçent bile görme- diğimi söyleyebilirim. Siyasi olaylara hiç karışmıyordum. Sınav sorularını edinmek için sağcıların da solcuların da kahvelerine gidiyordum. Okulun ilk senesi yine çalışmaya başlamıştım. Sabah beşte evden çıkıyordum. Her- kes gündüzleri çalıştığımı biliyordu ve kimseyle kavgam olmuyordu. Okul- dan bir dönemde 32 ders vererek mezun oldum. Bu da bir açıdan bir başarı hikayesidir. Daha sonraları da İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nde iki sene yüksek lisans yaptım...” Ambülansla işe gidiyordum “Arzu ile 1981 yılında evlendik ve küçük, bahçe katı bir daireye yerleş- tik. Arzu da benim gibi hem okuyor hem çalışıyordu. Siyasi açıdan karışık bir dönemdi. İşimi de çok sahiple- niyordum. Gece vardiyasını kontrol etmek için ambülans çağırdığım ve işe ambülansla gittiğim bile oluyordu. Fakat bir sınava girmem gerektiğinde, müdür izin vermeyince istifa etmek zorunda kalmıştım. Öğrenciyken böyle bir durum yaşadığım için bu durumda olan çalışanlarımıza her türlü imkanı vermeye çalışıyorum...” Vakti gelince emekli mi olacağım?.. “Çocukluğumdan itibaren hep ideal olarak gösterilen memur veya üst düzey yönetici olma hedefi bir anda değişmişti. Babam hiç beklen- medik bir anda emekli olmuştu. Bir gün, kendisini evde otururken bul- muştum. Kendini çalışmaya adayan birisi olduğundan iş yaşantısı dışında ilgilendiği pek bir şey de yoktu. Yıllar boyu iş hayatı çok yoğun geçen bir adamın bir anda evde oturan birisine dönüşmesi beni çok etkilemişti. Beni de böyle mi bir gelecek bekliyor diye düşünmüştüm. Yıllar boyunca hiz- met verecek, vakti gelince de tıpkı

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=