Yalıtım Dergisi 11. Sayı (Mart-Nisan 1998)

bilimsel makale _____________ _ önemli sorunlar dizini ile karşı ı<arşıya kalınacaktır. .=asil yakıtlarının tümünün bileşi­ 'Tlınde az veya çok miktarda kü- -<ürt vardır, yanma esnasında bu -,ükürt de yanarak kükürtdioksit halinde atmosfere geçmektedir. rısanlarda solunum enfeksiyonarına ve kalp rahatsızlıklarına neden olan bu gaz atmosferdeki rutubet nedeni ile sülfüröz ve sülfü- ' k asit oluşturarak yağmur ile birkte yeryüzüne inmektedir. Özelkle Avrupa Kıtasında bazı bölgelerde ormanlar üzerine yağa­ ·ak büyük tahribata neden olan asıt yağmurları bu olayın sonucudur. Almanya'nın Erzebirge ve -larz gibi dağlık bölgelerinde ki ormanların yokolması ve İsveç göllerinin PH değerinin sürekli düşmesi bu olayın sonucudur. atı, sıvı ve gaz yakıtların yanmas sonucu yukarıda belirtilmiş oıan ve yayınma miktarları çok . üksek olan kirleticilerin yanı sıra, /akacağın türüne ve yanma prosesıne bağlı olarak çeşitli miktarlarda değişen, azot oksitler, karoon monooksit, hidrokarbonlar, lor, halojenli bileşikler, polisiklik organik maddeler ile partikül şeknde katı maddeler atmosfere yayırımaktadır. Bunların herbiri insan sağlığına ve doğal hayata -eşıtli olumsuz etkilerde bulunakta ve ekolojik dengenin bozulasına neden olmaktadır. a ·tesiz fosil yakıtlar ile ısınmaın sonucu ortaya çıkan bu çevre ahribatını azaltmak, kentlerin ha- •asını biraz daha solunabilir hale getirmek ve gerekse de yakıta odenen parayı minimuma indirek için günümüzde çeşitli bilim dallarında çalışanlar sürekli çaba sarfetmektedirler. Bu konuda bugune kadar elde edilmiş olan tek sonuç enerjinin ekonomik olarak kullanılmasının gerekliliği olmuştur. Zira üzerinde çok çalışmalar yapılmasına rağmen nükleer, güneş, rüzgar, dalga, jeotermal enerji gibi alışılmamış enerji kaynaklarının (nükleer dışında olanlar) henüz rantabl bir biçimde uygulamaya alınamamıştır . Avrupa Birliğine kabul edilebilmek için pek çok konuda büyük fedakarlıklar gösteren yöneticilerimiz nedense bu konuda yalıtım ve enerji ekonomisi konusunda AB Ülkelerinin duyarlılığını göstermemektedir. Avrupa topluluğuna sadece Gümrük Birliği tavizi ile kabul edilmek bir boş hayaldir; her konuda onların seviyesine erişilebildiğinde bu mümkün olabilecektir. Zira hava kirliliğinin evrensel bir boyutu vardır, Türkiye'nin havasının bu denli kirlenmesi ve bu konuda etkin önlemler alınmaması diğer ülkeleri de tedirgin etmektedir. Ülkemizde kentsel hava kirliliği yaratan enerji tüketiminin kaynağı ısınma için tüketilen enerjidir; bu bilimsel ve teknik olarak ispatlanmış bir konudur. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 1995 verilerine göre enerji tüketiminin sektörel dağılımı şu şekildedir. Konutlar %35 Endüstri %34 Ulaştırma %23 Tarım %5 Diğer %3 Endüstrinin ve taşıtların bu konudaki etkisi yadsınamaz ama bugün için kentlerimizde, esas ölümcül tehlike havada miktarı artan kükürtdioksitten ve partikül maddelerden kaynaklanmaktadır ve herkesin bildiği gibi çeşitli kuruluşlar da sürekli olarak kirlilik parametresi olarak havadaki kükürtd ioksit ve partikül madde miktarını vermektedirler. Konu ile ilgilenen herkesin bildiği gibi bu kirleticiler taşıtların egzoslarından değil fuel oil ve kömür yakan tesislerin ve meskenlerin bacalarından çıkmaktadır. Taşıt egzoslarından havaya karbondioksit, karbonmonooksit, azotoksitler, yanmamış hidrokarbonlar ve benzinli taşıtlardan da bir miktar kurşun salınmaktadır; bu maddelerin kent havasındaki değişikliklerinin ölçümleri sürekli yapılmamakta, yapılanlar da halka hava kirliliği parametresi olarak açıklanmamaktadır; zira bunların havadaki değişikliği henüz tehlike sınırlarına yaklaşmamaktadır. Son pek çok ilimizde Valiliklerce alınan karar gereği motorlu taşıtların egzoslarının kontrolunun, kent havasındaki kükürtdioksit miktarının azaltılması yönünde bir katkısı yoktur. Yapılarımızda ısı yalıtımına gereken önemin verilmeyişi, ısınma için sarfedilen yakıt miktarını arttırmakta ayrıca kaliteli yakacakların pahalılığı ekonomik gücü zayıf olan halkımızın ucuz fakat çevreyi daha fazla kirleten linyitlere doğru yönelmesine neden olmaktadır. Ülkemizdeki linyitlerin tümüne yakın bir kısmının ısıl değerleri düşük, kül, nem, kükürt ve azot içerikleri oldukça yüksektir. ısıl değerlerinin düşüklüğü birim enerji üretimi için daha fazla yakılmalarını gerektirmekte ve bu da çevreye daha fazla kirletici yayılmasına neden olmaktadır. Linyitlerdeki nem oranının yüksekliği nedeni ile, yakma sonucu elde edilen enerjinin önemli bir kısmı, kömürün neminin buhar haline getirilip uçurulmasına sarfedilmektedir. Bu buhar, kömürün yanma atıkları olan kükürtdioksit, karbodioksit, partikül madde ile birleşerek smog adı verilen ve İngilizce duman ve sis kelimelerinin (smoke+fog) birleştirilmesinden oluşmuş bir kelime ile ifade edilen insan sağlığı için çok tehlikeli bir olayın gelişmesine neden olmaktadır. Şehirlerimizde hergün karşılaştığımız sisli puslu havalar bu olayın sonucudur. 1952 yılında Londra'da bir hafta zarfında 4.000 kişinin ölümüne neden olan smog, büyük kentlerimizde önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Özellikle bahar aylarında Marmara bölgesinde görülen sis'in kentlerin kirli havası ile karışarak 43

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=