Yalıtım Dergisi 11. Sayı (Mart-Nisan 1998)

sektörel söyleşi lasyonu nasıl değerlendiriyor? Albert COSTİ: Çok hassas bir noktaya değindiniz. Türkiye'ye gelirken Türkiye'nin bu özel şartlarını bilerek geldik. Dolayısıyla yüksek enflasyonda işi yönetmenin gereğini önceden biliyorduk. Tabi bu da şirketin hayatını kolaylaştıran değil, zorlaştıran bir unsur. Bu yatırımları yaparken hemen kısa vadede sonuç alacağımızı düşünmüyorduk. Sanayi yatırımı yaptığınızda sonuç almak için 1 O sene gibi bir süreyi gözönüne almanız lazım. Türkiye'yi yöneten hükümetlerin enflasyon oranını kabul edilebilir düzeylere indireceğini umut ediyoruz. Yabancı yatırımcılar içinde Türkiye'de alanımızda yatırım yapan ilk şirketlerden biriyiz. Bu koşullarda yatırım yapmış olmamız şirketimize bir öncelik tanıyor. Dolayısıyla ekonomik ortam sakinleştiğinde gelecek olan diğer yabancı firmalardan önemli bir öncelik elde etmiş bulunuyoruz. Gelecekte Türkiye'ye birçok yabancı yatırımcının geleceğini söylüyorum. Çünkü Türkiye dinamik bir pazar. Konut ihtiyacı çok önemli. Yapılan çalışmalar bu ihtiyacı karşılamaya yeterli değil. Bu sektörde yatırım yapan ilk firmalar daha sonra gelecek firmalara göre önemli bir avantaj kazanıyor. Yerel üreticilerle hemen hemen aynı durumdayız. Aynı ekonomik koşullarda aynı şartlarda faaliyet gösteriyoruz. Dolayısıyla bizim yaşadığımız zorlukları onlar da yaşıyor. Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında Türkiye gerçekten de şirket yönetimi oldukça zor olan bir ülke. Karşılaştırmak açısından bir örnek vereyim geçen ay İtalya'da zor günler yaşandı, gerekçesi ise enflasyon oranının % 0.5 çıkmasıydı. Yalıtım: Onduline firması Türkiye'ye teknolojisi ile ve 50 yıllık birikim ile geliyor. Tanıtıma önem veren bir firma olduğunu biliyoruz. Bunun yanısıra firmanızın Türk inşaat sektörüne yönelik eğitim programı var mı? Varsa nasıl bir program uyguluyorsunuz? Albert COSTİ: Sorunuza şöyle bir alıntı ile cevap vermek istiyorum. Bir tanıdığımın röportajında kullandığı ifade benim çok hoşuma gitti. "Türkiye'de yalıtımın esas sorunu, hiç var olmamasıdır". Ama şu bir gerçek ki yalıtım konusunda her geçen gün bilinç artıyor. Burada bilgilendirme ve bilinçlendirme görevi esas olarak firmalara düşüyor. Bu konuda üç yönde çaba gösteriyoruz. Birincisi uzun vadeli bir program. Üniversitelerde, mimarlık fakültelerinde hocaların izni ve katkısıyla dersler veriyoruz. Orada yalıtımın önemi ve genel olarak yalıtım, inşaat malzemeleri konusunda bilgi veriyoruz. İkinci aktivitemiz potansiyel uygulayıcılar ve şu anda uygulama yapan ekiplere yönelik çalışmadır. Proje bölümümüz bu yönde devam eden inşaatlarda işçilere ve uygulamayı yapan ekiplere eğitim çalışması götürüyorlar. Burada amacımız uygulama yapanların dikkatini işin kural- · ıarına çekmek ve doğru uygulama yapılmasını sağlamak oluyor. Eğitim konusundaki üçüncü aktivitemiz ise seminerlerdir. Önümüzdeki günlerde bu yönde bir çalışmamızı Eskişehir'de düzenliyoruz. Mesleğin prosfesyonellerine yönelik bu seminerlere inşaat mühendisleri, mimarlar, proje sorumluları katılıyor. Ve bu seminerlerde ürünlerimizin ne olduğunu, ürün gamımızda hangi ürünlerin bulunduğunu, nasıl uygulandığını ve uygulama resimlerigösteriyoruz. Membranlar gibi ülkemizde geçmişi çok yeni olan ürünlerde daha fazla gayret göstermemiz gerekiyor. Bundan iki sene önce 6 milyon metrekare membran kullanılırken 1997'de bu rakam 10 milyon metrekare'ye çıkmış, 64 milyon nüfusu olan bir ülkede çok düşük bir tüketimi gösteriyor. Türkiye'yi aşağı yukarı aynı nüfusa sahip İtalya ile karşılaştırırsak, İtalya'daki tüketimin 12 kat fazla olduğunu görürüz. Sözkonusu Fransa, Almanya, Belçika, İtalya gibi ülkeler eski binaların çoğunlukta olduğu ülkelerdir. Halbuki inşaat açısından Türkiye çok dinamik, demekki, bu noktada eksik olan yolunda gitmeyen birşeyler var. Yalıtım her yerde uygulanmıyor, bunun tek anlamı budur.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=