Yalıtım Dergisi 10. Sayı (Ocak-Şubat 1998)

sektörel toplantı yorum. Öncelikle bürokrat kimliğim ve burada temsil ettiğim derneğin PÜD'ün genel sekreteri olarak. Tüm konuşmacılara yürekten katılıyorum. Ancak seçilen hedef kitlenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Hedef kitlemiz hangi dalda çalışırsak çalışalım halk olmamalıdır. Niçin halk değil? Halkın bilinç düzeyi maalesef verdiğimiz mesajları alacak düzeyde değil. O nedenle halka yönelik çalışmaların sonuç vereceğini sanmıyorum. Bunu 1973'ten beri TSE mensubu olarak kalite ve standart konusunda Türkiye'yi il il, ilçe ilçe olarak gezen birisi olarak söylüyorum. Bana göre hedef kitle bürokrasi de değil, hedef kitlemizin bilim kesimi olması lazım. Bilim camiasının şöyle bir hastalığı var, öğrenciye bilgi verebilmesi için öğretmenin bilgi sahibi olması lazım. Yalıtımı bilen hoca sayımız son derece az. Dolayısıyla onların öğrencileri de bu konuda çok yüzeysel bilgi sahibi. Bir tesbitimi belirteyim, Ankara, İstanbul dahil tüm üniversitelerimiz için konuşuyorum, kesinlikle belletmen ihtiyaçları var ve tüm üniversitelerimiz bu anlamda kapılarını ardına kadar açıyor. Öyleyse biz üniversiteye zaman harcamalıyız. Dolayısıyla çalışma önceliğimiz üniversite, bürokrasi, halk olmalı diye düşünüyorum. Bürokrasideki çalışmalardan neden sonuç almıyoruz diye düşünürsek, bürokratlar iki türlüdür, birisi işi alır götürür, öbürü olduğu gibi yansıtır. İşi alıp götüren kendisi katkıda bulunur. Türkiye bugüne kadar bu çelişkileri yaşadı. X standart'ı ile Y standart'ı farklı Yalıtım konusunu bir seçenek olarak değil bir zorunluluk olarak getirmemiz lazım. bürokratlar tarafından hazırlandığı için çelişkiler ortaya çıktı. Ben burada kusura bakmayın sektörü suçluyorum. Sektör bütün mesaisi içinde bu yönde yeni yeni zaman ayırıyor. Bürokraside birtakım ışıklar var, Cihan bey'e katılıyorum. Ancam bu gelişmeyi sektörün beklentilerine cevap verecek düzeyde görmüyorum. Meseleyi belediyelere indirgediğimizde, binaların denetimi açısından baktığımızda belediyeler hiçbir konuda ciddi denetim yapmadığından binalarda da denetim yapamamaktadır. Ya yeterli bilgisi olmadığı için yapamaz ya yeterli elemanı olmadığı için yapamaz yada seçilmiş olduğu için yapamaz. Yalıtım konusunu bir seçenek olarak değil bir zorunluluk olarak getirmemiz lazım. Orhan Turan İZODER BAŞKAN/ Birinci turda konuştuklarımızı şöyle toparlayabiliriz; Yapı sektöründe kalite düşük olduğu için yalıtım gerektiği şekilde uygulanmıyor denildi. Yalıtım bilincinin eğitim, kültür, ekonomi meselesi olduğunu konuştuk. Üniversitelere gerekli duyarlılığı göstermediğimizi, hedef kitlenin yanlış seçildiğini anlattık. Halka yönelik uğraşıların sonuç vermeyeceği söylendi. Yalıtım malzemelerinin ihraç ediliyor olmasının sevindiri olsa da aslında ülke içinde tüketilmiş olmasının arzu edildiği söylendi. Bir noktaya temas etmek istiyorum. Mukayese ettik Avrupa'daki yalıtım malzemeleri çeşit olarak ülkemizde var. Ancak ülkemizdeki tüketim miktarları çok düşük. Üniversitenin öncelikle hedef kitle olmasını da tartışmalıyız. Öncelik üniversite olursa tüketim miktarı bu süreçte nasıl etkilenir? Konuşmamız gerekir. Belirtmeliyim ki bunların ötesinde atladığımız bir nokta var; Ulusal basının ilgisizliği. Bilimsel toplantılarımıza ulusal basın ve tv'ler ilgi göstermiyor. Belki bu anlamda reklam politikamızı da gözden geçirmemiz gerekir. Ayrıca bu toplantıda belirtmeden geçemeyeceğim ısı yalıtım malzemelerinin neler olduğunu da vurgulamamız gerekiyor. Korhan Bey de değindi, ısı yalıtım malzemesi dediğimiz ürünlerin lamda değerinin iyi bilinmesi gerekiyor. Yapı malzemesi ile ısı yalıtım malzemesinin karıştırılmaması lazım. Burada zaten az olan yalıtım bilincinin olumsuz etkilenmesi sözkonusu. lsı yalıtım malzemesi üreticileri olarak halka doğru mesajların iletilmesi gerektiğine inanıyorum. Biz İZODER olarak toplumun her kesimine yönelik olarak çalışmaları planlıyoruz. Yalıtım tüketim miktarlarının arttırılması, ilk etabta, Yunanistan kadar arttırılması için ne yapılacaksa yalıtım sektörünün mensubu bizler tarafından yapılacaktır. Bence çözümü devlette, belediyelerde, üniversitede aramak yerine kendi çalışmalarımızda aramalıyız. Bunu yapabilirsek başarılı oluruz. Bana göre yalıtım tüketim miktarı bir çağdaşlık kıstası olmalıdır. Toplantının ikinci kısmında çözüm için somut önerileri konuşalım. İlk sözü Kemal Bey'e veriyorum. Kemal Gel BTM Şimdiye kadar geçmişi ve bugünü konuştuk, geleceğe bakarsak önümüzde TS 825'in revizyonu gündemde, 1998'in ortalarına doğru bu standart yürürlüğü girer ve uygulanmaya başlarsa, ülkemizde bu stand3rt çerçevesinde ısı yalıtımı ile ilgili çalışmaların biraz daha artacağını beklemek doğaldır. TS 825 devletin atmakta olduğu tek adım mı? Enerji Bakanlığının bir enerji kanunu taslağı çalışması da var bildiğimiz ka25

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=